Merhabalar...
Taa askere gitmeden önce aklımda bu tarz bir site açmak vardı. Yazı
olarak da askerdeyken tuttuğum günlüğü buraya komple ekleyecektim. Tabi
günlük dediysem öyle duygusal, romantik şeyler değil, ne yapıyoruz,
nasıl geçiyor günlerimiz, nasıl bir ortamdayız onun hakkında bir fikir
sahibi olmanız hiç bilmeden gitmektense bir şey bilerek gitmenizdi.
Belirsizlik: Yükleniyor...
Ben askere gitmeden öncesi araştırmalar yapıyordum ve eksikliğini en çok hissettiğim konu bu olmuştu. Askerlik sürecinde zaten bir sürü belirsizlik yaşayacaksınız, en azından öncesinde bir bilgi sahibi olmanız gerektiğini düşünüyorum.
Peki okuduğunuz bu yazıyı neden yazıyorum?
Beyler günlüğü eklemeye başlamıştım. 30 civarı da ekledim ama çoğu birbirinin aynısı olan şeyler. Arada üşengeçliğim tutmuş yazmamışım. Açıkçası yazmaya da üşeniyorum. Bu yüzden o yazıları yayından kaldıracağım ve buradaki günlükte sırasıyla sadece değişik olaylar yaşadığım günlerin günlük kayıtlarını sizlerle paylaşacağım. Zaten askerlikle ilgili işinize yarayabilecek bilgileri yazı şeklinde paylaşıyorum. Günlüğü de bu şekilde paylaşarak eksik nokta bırakmamış olacağım. Ayrıca hem sizin için hem de benim için zaman kaybı olmayacak bu şekilde.
Faydalı olması dileklerimle...
Biz gerçi biraz erken gelmiştik ama zamanında gelenler için de pek farklı bir durum yoktu sadece biraz daha hızlı bir gün yaşamış oldular. Asıl acemilik şimdi başlıyor gençler.
Akşam İçtiması
Sabahleyin saat 5:00'da kaldırdılar bizi. Yine valizleri hazırladık, çöpleri topladık ve eşyalarımızı da alarak dışarı çıktık.
İçtima ve Ayrılış
Dışarıda arkadaşlarla fotoğraf filan çekildik, vedalaştık, helallik aldık birbirimizden. İçtimaya geçtik saat 7 gibi. Komutanlar da geldi tek tek konuşma yaptılar, hepsi helallik aldı. Bir kişi yapmadı ama neden yapmadı bilmiyorum. Otobüsler, minibüsler geldi ve tam hatırlamıyorum ama saat 8 - 9 civarlarında alayı terk ettik.
Sonradan öğrendik ki biz giderken albaydan itibaren bütün komutanlar bize el sallamış.
Gideceğimiz Günün Sabahı
Bugün sabah her zamanki gibi yatakları düzelttik, kahvaltı yaptık ve içtimaya çıktık. Mıntıka vs. ile biraz oyalandıktan sonra bizi atış sahasına götürdüler. Orada atışları yaptık. Tek atışta 2/3, seri atışta da 3/9 yaptım. Atışlar bitti, boş kovanları toplayıp geri döndük. Döndüğümüzde karakolların arabaları gelmişti. Benim gideceğim karakolun arabası sonradan geldi. Öğle yemeğini yedikten sonra biraz bekledik. Komutan önce kantinle ilgili birkaç iş vardı, onları halletti. O işi hallettikten sonra il jandarmaya geri döndük ve araç komutanı olan baş çavuşu beklemeye başladık.
Usta Birliğine Gidiş
Komutan yarım saat sonra geldi ve nihayet yola koyulduk. Arabaları geçtik, caddeleri geçtik, git git bitmiyor. Bir süre sonra yollar daralmaya başladı. Artık yokuş çıkmaktan ziyade uçak gibi yükselmeye başlamıştık. Yollar çift yönlüydü ve kenarlarında bariyer filan da yoktu. Yan taraflar artık uçurum olmaya başlamıştı iyice.
Usta Birliği İlk Gün ve Ertesi Gün
Hatırı sayılır bir yolu gittikten sonra nihayet geldik. Ben çantaları karakolun köşesine bıraktım, hemen kantin malzemelerinin taşınmasına yardım etmeye başladım. Sonra koğuşa çıktık, tanışma ve yerleşme faslı başladı.
Bölük Komutanın Yanına Gidiş
İş bittikten sonra çantaları valizliğe bırakayım dedim ama koğuştakiler önce bölük komutanını görmem gerektiğini söylediler. Gittim odasına, hoş geldin, hayırlı olsun faslından sonra kaydımı yaptı.
Salağa Yatış
Bir uzman bilgisayar bilgimi sordu, bilmeme rağmen bilmiyorum dedim. Sonra santral yapabilir misin, o kadar da kapasiten vardır herhalde dedi. İçimden "tabi la" derken yaparım dedim.
Aile Araması
Uzman ailemi arayıp aramadığımı sordu, ben de aramadığımı söyledim. Telefonun var mı dedi? Yok dedim ki hakikaten yoktu. Telefonunu verdi, böylece aradım geldiğimi haber verdim.
Ne oluyor oğluuum!!!
Gelir gelmez akşamına santral görevine başlattılar, ayrıca nöbet de yazdılar. Bir sürü şey gösterdiler. Benden önceki santralin gitmesine iki gün vardı, bu yüzden o gece sadece 3-6 nöbetini tuttum. İlk üç saatlik nöbetim çok sıkıcıydı. Kahvaltı yaptım, kendi mıntıkamı temizledim ve yattım. Saat 8’e geliyordu yattığımda, kalktığımda saat 11 civarlarındaydı.
Sabah 03:00’da nöbet için uyandırdılar. Hazırlandık ve ardından nöbete geçtik. Nöbeti bitirip mıntıkaları yaptık ve ardından içtimaya çıktık. İçtimada biraz eski konuların (yüksek tutuş, muayene tutuşu vs.) uygulamalı tekrarını yaptık ve dağıldık.
Hahaha, yok öyle paraşütle atlayıp sonra gökdelenleri filan basmadık.
Yamaç paraşütü yapacaklar için orada olacak bir sürü değişik ekipten bir
tanesi de bizdik.
Gidiyoruz.
Hazırlıklar filan yapıldı, çıktık yola. Bir kaç ekip gidiyoruz, açmışız tepe lambalarını da şıpıdık şıpıdık gidiyoruz. Şunu itiraf etmeliyim ki, böyle araçlar ardı ardına tepe lambaları açık şekilde gidince acayip gaza getirebilen bir görüntü oluşturuyordu. Sanki dünyayı kurtaracakmışız gibi gidiyorduk. Yakın dediler, 50 dakikada ancak varabildik. Bir de yokuş tırmandık, aman aman. Bizim bindiğimiz araba 4x4 bir arabaydı ama dört dörtlük değildi. Aşağıdaki gibi bir arabaydı ve biz de arabanın arkasındaydık.
Geri Dönüş
Yokuşlarda eğer ki sıkı tutunmazsanız arabanın içinde, içinde bir tane çamaşır olan çamaşır makinesinde olduğu gibi dönme ihtimaliniz vardı. Neyse geldik. Yukarıdan güzel bir manzara vardı. Biz şerit filan çektik, komutan bizi belirli noktalara dikti ve 5 - 6 saat güneşin altında bekledik. Tam her şey bitmişti ki geç gelen bir grup da atlamak istedi, onları da bekledik. Geri dönerken de yine arabanın arkasındaydık ve karakola geldiğimizde midem bulanıyordu.
Geldikten sonra, çok geçmemişti, karakola malzeme geldi ve onları taşıdık. Komutandan izin alıp yarım saat erken istirahate geçtik. Sıcak suyla bir banyo yaptım. Gün de böyle geçti.
Kısa Dönem Asker Günlüğüne Başlarken
Belirsizlik: Yükleniyor...
Ben askere gitmeden öncesi araştırmalar yapıyordum ve eksikliğini en çok hissettiğim konu bu olmuştu. Askerlik sürecinde zaten bir sürü belirsizlik yaşayacaksınız, en azından öncesinde bir bilgi sahibi olmanız gerektiğini düşünüyorum.
Peki okuduğunuz bu yazıyı neden yazıyorum?
Beyler günlüğü eklemeye başlamıştım. 30 civarı da ekledim ama çoğu birbirinin aynısı olan şeyler. Arada üşengeçliğim tutmuş yazmamışım. Açıkçası yazmaya da üşeniyorum. Bu yüzden o yazıları yayından kaldıracağım ve buradaki günlükte sırasıyla sadece değişik olaylar yaşadığım günlerin günlük kayıtlarını sizlerle paylaşacağım. Zaten askerlikle ilgili işinize yarayabilecek bilgileri yazı şeklinde paylaşıyorum. Günlüğü de bu şekilde paylaşarak eksik nokta bırakmamış olacağım. Ayrıca hem sizin için hem de benim için zaman kaybı olmayacak bu şekilde.
Faydalı olması dileklerimle...
Teslim Olma Süreci | Asker Günlüğü #1
Nihayet beklenen gün geldi çattı, artık
bu işi bitirme vakti geldi de geçiyor. Off çok fazla belirsizlik var,
acaba neler olacak?
Nihayet gün geldi. Sabahtan annem, babam ve ben yola çıktık. Atatürk hava limanına gidiyorduk. Trafik vardı ve yetişebileceğimizden şüphelenmeye başlamıştık. Biz giderken akrabalardan birkaç tanesi aradı. Onlarla konuştum. En son dayım aradı. Onunla konuşurken, artık stresten midir yoksa dün üşüttüğüm için mi bilemiyorum, kustum. Neyse ki hem poşet vardı hem de az kusmuştum. Nihayet hava limanına vardık. Trafiğe rağmen erkenden gelebilmiştik. Annem ve babam ile vedalaştım. İkisinin de gözleri dolmuştu ben giderken. Onlar beni beklerken ben de yavaş yavaş içeri girdim.
Yolculuk
Yolculuk süreci başlıyordu. Kontroldür, aramadır derken beklemeye başladık. Arabadaki halime göre biraz daha iyiydim. Bu arada başka bir şey beni içten içe rahatsız etmeye başlamıştı Yeni asker olacağımız, acemi birliğine gideceğimiz çok belli oluyordu. En son uçağa binmeden önce de kimlik istediler, olabildiğince saklayarak asker cüzdanımı çıkardım, içinden kimliğimi alıp hemen cebime geri koydum. Bu arada diğer acemiler de cüzdanları ile kendilerini belli ettiler hemen. Bizi uçağa götürecek araca bindik. O esnada ben millete bakıp asker olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Kabak gibi belli oluyordu zaten hepsi. Neyse uçağa bindik. Yolculuk rahat geçti. Uçakta yemek filan verdiler ama tekrardan kusarım diye düşündüğümden dolayı indikten sonra yemeye karar verdim.
Uçaktan İniş ve Şehir Merkezine Gidiş
Uçaktan indik, bavulumu aldıktan sonra bir banka oturup yemeğimi yemeye başladım. Bitirdikten sonra kendime gelmek için dışarıda da biraz dolaştım. Bunları yaparak servisi de kaçırmış oldum. Servisin gerisinde inzibat arabası vardı. Biraz kararsız kaldıktan sonra gittim.
Komutanın birine durumu anlattım: Komutanım ben birliğime teslim olacağım ama önce çarşıdan almam gereken birkaç şey vardı. Çarşıya nasıl gidebilirim? Şans, onlar da çarşı üzerinden gideceklermiş. Komutan kibarca durumu anlattı ve çarşıya götürebileceğini söyledi. Bindim arabaya. Arabadaki birkaç askerle biraz muhabbet ettim.
Çarşıya da geldik. Bavul yanımda çok sıkıntı oldu (tutacak kısmı açılmıyordu) ama şampuandır, tıraş köpüğüdür hepsini aldım.
Acemi Birliğine Gidiş ve İlk İşlemler
İhtiyaçlarımı almıştım ve artık aklıma yapabileceğim başka bir şey gelmiyordu. Bir daha ancak 3 hafta sonra görebileceğim çarşıdan alaya gitmek üzere minibüse bindim. Minibüste uzun dönem komandoya denk geldim. Onunla muhabbet ettik. Sağ olsun yardımcı oldu.
Minibüsten herkes inmeye başlayınca şoföre ineceğim yeri söyledim ve gelince haber etmesini istedim. Yine bir uzun dönem askere denk geldim. Konuştuk, o da aynı yerde inecekmiş zaten. Şoför de zaten alayın son durak olduğunu söyledi bu arada. Yanlış hatırlamıyorsam ismi Hakan idi.
Muhabbet ederken bana telefonum olup olmadığını sordu, ben de var dedim. Yanıma bir Nokia 1100 almıştım. Keşke emanetçiye bıraksaydın dedi bana. Telefonu alaya sokamamak beklediğim bir durumdu. Usta birliğine giderken işime yarar diye getirmiştim zaten. Varsın alsınlardı.
Geldik. Benim gibi 4-5 kişi daha gelmişti, onları da topladılar. Islak mendil, ayna vs. gibi eşyaların girmesine izin verilmiyormuş. Önce bunları bir çöpe attırdılar. Başta bilmiyorduk, enayi gibi attık ama şimdiki aklım olsa göstermezdim, salağa yatardım. Bunları attırmalarının sebebi de şu: Aynayı hatırlamıyorum da, ıslak mendili tuvalete filan atıyorlarmış, o da tuvaleti tıkıyormuş.
Elimize bir belge tutuşturdular. Doldurduk. Telefonlarımızı sordular. Var dedik. Elimize içi pıtpıtlı bir kargo paketi verdiler. Haydiiii, alay emanet olarak telefon almıyormuş. “Telefonu gizliden sokabilir miyim acaba?” diye düşünürken x-ray cihazını da görünce iyice far görmüş tavşana dönmüştüm. Zaten başımızdaki gözlüklü komutan en ufak sıkıntıda bağırıp çağırıyordu. Paşa paşa kargoya verdik.
Alaya Giriş ve Geçici Olarak Kalınacak Yere Götürülme
Arama tarama bitti ve bizi saat 17:30 civarlarında içeri aldılar. Kafe gibi bir yere gönderdiler. Orada daha önceden gelen 3-5 kişi oturuyordu. Çağırdılar, masaya oturduk ve güzel bir muhabbet başladı. Neredeyse bütün bölüklerden adam vardı masada. İçimden “ortam güzel işte düzeni bu şekilde kursak.” diye geçiriyordum ama “hayırlısı olsun” demeyi de ihmal etmiyordum.
Bir komutan geldi bizi topladı. Bizi çağırdıklarında 20 kişi filan olmuştuk. Şans, geçici olarak kaldığımız yer benim bulunduğum bölükmüş. Komutan bizi orada 5 hafta geçireceğim 8. bölüğe getirdi. Mesai bittikten sonra geldiğimiz için bizim işler yarına kalmış. Orada hepimizi bir koğuşa topladılar.
Bölük Binasını Keşif
Komutan bizi topladı ve bu gece burada kalın dedi. 8. bölükte olanlar ayrıca çarşaf, yastık kılıfı vs. alabilirmiş. Orada biraz takıldım. Yeni yıkanmış çarşafları aldık ve yatağa serdik.
Binada biraz gezindim, koğuşlara, yataklara, dolaplara vs. baktım. Tuvaletlere baktım. Tuvaletler beklediğimden çok daha iyi durumdaydı. Binanın giriş kapısına askerlerin kalacakları koğuş numaralarını, yatak ve dolap numaralarını yazmışlardı. Kendi koğuşuma ve yatağıma da baktım.
Acıkmıştım, oradaki bir usta askere “Yemek yemek için kafeye gitsem sıkıntı olur mu?” diye sordum, olmaz dedi. Gittim bir tost yedim ve bir çay içtikten sonra geri döndüm.
Acemilikteki İlk İşimiz
Bölük kapısının orada dolanırken bir zımbalama işini sabah gelen birine vermişlerdi. Onunla muhabbet ederken ben ve birkaç kişi daha zımbalamaya başlamıştık. Zımbaladığımız kağıtlar da yeni gelecek askerler için hazırlanmış bilgi toplama, sözleşme, karne vs. gibi belgelerdi.
Zımbalama bittikten sonra hepsini tek tek okudum. Millet iki gün sonra bırak bunları okumayı, imzalamaya bile zor yetişeceklerdi. Koğuşa geri döndüm, yine milletle muhabbet filan derken nihayet yattık. İçimden geçiriyordum: “Askerlik böyle bir şeyse fena değilmiş be, rahat askerlik bu olsa gerek.” Hahahahah.
Dün
Nihayet beklenen gün gelmesine saatler kalmıştı. Uçak biletlerini araştırmıştık ve acemiliği yapacağım yer için sadece bir firma sefer yapıyordu ve o da teslim tarihinden iki gün öncesi için tarih veriyordu. Alsam mı almasam mı derken babam beni erken gitmeye ikna etti ve bileti almış bulunduk. Şimdi tam zamanını hatırlamıyorum ama ya 13:00 ya da 14:00 uçağına binmem gerekiyordu. Bir gün öncesinden 3 numara saç tıraşımı oldum. Berberden dışarı çıktım ve çıkar çıkmaz kafam üşümeye başladı. Hava çok soğuktu ve o soğuğu kafamda iyi hissettim.Bugün
UğurlanmaNihayet gün geldi. Sabahtan annem, babam ve ben yola çıktık. Atatürk hava limanına gidiyorduk. Trafik vardı ve yetişebileceğimizden şüphelenmeye başlamıştık. Biz giderken akrabalardan birkaç tanesi aradı. Onlarla konuştum. En son dayım aradı. Onunla konuşurken, artık stresten midir yoksa dün üşüttüğüm için mi bilemiyorum, kustum. Neyse ki hem poşet vardı hem de az kusmuştum. Nihayet hava limanına vardık. Trafiğe rağmen erkenden gelebilmiştik. Annem ve babam ile vedalaştım. İkisinin de gözleri dolmuştu ben giderken. Onlar beni beklerken ben de yavaş yavaş içeri girdim.
Yolculuk
Yolculuk süreci başlıyordu. Kontroldür, aramadır derken beklemeye başladık. Arabadaki halime göre biraz daha iyiydim. Bu arada başka bir şey beni içten içe rahatsız etmeye başlamıştı Yeni asker olacağımız, acemi birliğine gideceğimiz çok belli oluyordu. En son uçağa binmeden önce de kimlik istediler, olabildiğince saklayarak asker cüzdanımı çıkardım, içinden kimliğimi alıp hemen cebime geri koydum. Bu arada diğer acemiler de cüzdanları ile kendilerini belli ettiler hemen. Bizi uçağa götürecek araca bindik. O esnada ben millete bakıp asker olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Kabak gibi belli oluyordu zaten hepsi. Neyse uçağa bindik. Yolculuk rahat geçti. Uçakta yemek filan verdiler ama tekrardan kusarım diye düşündüğümden dolayı indikten sonra yemeye karar verdim.
Uçaktan İniş ve Şehir Merkezine Gidiş
Uçaktan indik, bavulumu aldıktan sonra bir banka oturup yemeğimi yemeye başladım. Bitirdikten sonra kendime gelmek için dışarıda da biraz dolaştım. Bunları yaparak servisi de kaçırmış oldum. Servisin gerisinde inzibat arabası vardı. Biraz kararsız kaldıktan sonra gittim.
Komutanın birine durumu anlattım: Komutanım ben birliğime teslim olacağım ama önce çarşıdan almam gereken birkaç şey vardı. Çarşıya nasıl gidebilirim? Şans, onlar da çarşı üzerinden gideceklermiş. Komutan kibarca durumu anlattı ve çarşıya götürebileceğini söyledi. Bindim arabaya. Arabadaki birkaç askerle biraz muhabbet ettim.
Çarşıya da geldik. Bavul yanımda çok sıkıntı oldu (tutacak kısmı açılmıyordu) ama şampuandır, tıraş köpüğüdür hepsini aldım.
Acemi Birliğine Gidiş ve İlk İşlemler
İhtiyaçlarımı almıştım ve artık aklıma yapabileceğim başka bir şey gelmiyordu. Bir daha ancak 3 hafta sonra görebileceğim çarşıdan alaya gitmek üzere minibüse bindim. Minibüste uzun dönem komandoya denk geldim. Onunla muhabbet ettik. Sağ olsun yardımcı oldu.
Minibüsten herkes inmeye başlayınca şoföre ineceğim yeri söyledim ve gelince haber etmesini istedim. Yine bir uzun dönem askere denk geldim. Konuştuk, o da aynı yerde inecekmiş zaten. Şoför de zaten alayın son durak olduğunu söyledi bu arada. Yanlış hatırlamıyorsam ismi Hakan idi.
Muhabbet ederken bana telefonum olup olmadığını sordu, ben de var dedim. Yanıma bir Nokia 1100 almıştım. Keşke emanetçiye bıraksaydın dedi bana. Telefonu alaya sokamamak beklediğim bir durumdu. Usta birliğine giderken işime yarar diye getirmiştim zaten. Varsın alsınlardı.
Geldik. Benim gibi 4-5 kişi daha gelmişti, onları da topladılar. Islak mendil, ayna vs. gibi eşyaların girmesine izin verilmiyormuş. Önce bunları bir çöpe attırdılar. Başta bilmiyorduk, enayi gibi attık ama şimdiki aklım olsa göstermezdim, salağa yatardım. Bunları attırmalarının sebebi de şu: Aynayı hatırlamıyorum da, ıslak mendili tuvalete filan atıyorlarmış, o da tuvaleti tıkıyormuş.
Elimize bir belge tutuşturdular. Doldurduk. Telefonlarımızı sordular. Var dedik. Elimize içi pıtpıtlı bir kargo paketi verdiler. Haydiiii, alay emanet olarak telefon almıyormuş. “Telefonu gizliden sokabilir miyim acaba?” diye düşünürken x-ray cihazını da görünce iyice far görmüş tavşana dönmüştüm. Zaten başımızdaki gözlüklü komutan en ufak sıkıntıda bağırıp çağırıyordu. Paşa paşa kargoya verdik.
Alaya Giriş ve Geçici Olarak Kalınacak Yere Götürülme
Arama tarama bitti ve bizi saat 17:30 civarlarında içeri aldılar. Kafe gibi bir yere gönderdiler. Orada daha önceden gelen 3-5 kişi oturuyordu. Çağırdılar, masaya oturduk ve güzel bir muhabbet başladı. Neredeyse bütün bölüklerden adam vardı masada. İçimden “ortam güzel işte düzeni bu şekilde kursak.” diye geçiriyordum ama “hayırlısı olsun” demeyi de ihmal etmiyordum.
Bir komutan geldi bizi topladı. Bizi çağırdıklarında 20 kişi filan olmuştuk. Şans, geçici olarak kaldığımız yer benim bulunduğum bölükmüş. Komutan bizi orada 5 hafta geçireceğim 8. bölüğe getirdi. Mesai bittikten sonra geldiğimiz için bizim işler yarına kalmış. Orada hepimizi bir koğuşa topladılar.
Bölük Binasını Keşif
Komutan bizi topladı ve bu gece burada kalın dedi. 8. bölükte olanlar ayrıca çarşaf, yastık kılıfı vs. alabilirmiş. Orada biraz takıldım. Yeni yıkanmış çarşafları aldık ve yatağa serdik.
Binada biraz gezindim, koğuşlara, yataklara, dolaplara vs. baktım. Tuvaletlere baktım. Tuvaletler beklediğimden çok daha iyi durumdaydı. Binanın giriş kapısına askerlerin kalacakları koğuş numaralarını, yatak ve dolap numaralarını yazmışlardı. Kendi koğuşuma ve yatağıma da baktım.
Acıkmıştım, oradaki bir usta askere “Yemek yemek için kafeye gitsem sıkıntı olur mu?” diye sordum, olmaz dedi. Gittim bir tost yedim ve bir çay içtikten sonra geri döndüm.
Acemilikteki İlk İşimiz
Bölük kapısının orada dolanırken bir zımbalama işini sabah gelen birine vermişlerdi. Onunla muhabbet ederken ben ve birkaç kişi daha zımbalamaya başlamıştık. Zımbaladığımız kağıtlar da yeni gelecek askerler için hazırlanmış bilgi toplama, sözleşme, karne vs. gibi belgelerdi.
Zımbalama bittikten sonra hepsini tek tek okudum. Millet iki gün sonra bırak bunları okumayı, imzalamaya bile zor yetişeceklerdi. Koğuşa geri döndüm, yine milletle muhabbet filan derken nihayet yattık. İçimden geçiriyordum: “Askerlik böyle bir şeyse fena değilmiş be, rahat askerlik bu olsa gerek.” Hahahahah.
Acemilikte İlk Gün | Asker Günlüğü #2
Acemilik başlıyor, bu yazıda acemiliğimin ilk gününden bahsedeceğim ve yaptıklarımızdan bahsedeceğim.
Uyku
Gece uyumasına uyumuştum ama gel gelelim yanımdaki adam hem hasta olduğundan dolayı öksürüyordu, hem de aşırı derecede horluyordu. Bu yüzden gece birkaç kez kalktım. Sabaha doğru kalktım, çok susamıştım ve su da bulamıyordum. Mecburiyetten tuvaletteki lavabo sırasından birini seçtim ve o musluktan su içmeye başladım. Neyse ki buradan su içilebiliyormuş, sonradan öğrendim.
Kahvaltı
Sabah oldu kalktık. Kahvaltı için bizi yemekhaneye götürdüler. Yeşil zeytin, yumurta vs. vardı. Çay da aldık metal bardaklarda. Gece üstü açık bırakıldığından dolayı taş gibi olmuş ekmeklerden de aldık. Sonra usta askerler fark etti ve durumun vehametini belli eden bir tonda durumu aralarında konuşmaya başladılar. Hala tam olarak kendime gelememiştim, zorla birkaç zeytin ile biraz ekmek yedim. Metal bardaktan çok acayip bir tadı olan çayımsı şeyi içtim. Sonra bulaşık sırasına girdik, işimizi hallettik ve çıktık.
Tuvalet Mıntıkası
Kahvaltı bittikten sonra bölüğe geldik. Bölüğe geldiğimize bizi bir süpriz bekliyordu. Çavuş bize ilk günden tuvalet mıntıkasını kitledi. “İşte erken gelince bir artısı olmuyor size, fazladan iş yapıyorsunuz.” dedi. İş kitlemişti ama çavuş (ve bölükteki birkaç uzun dönem asker) iyi adamlardı. Başlarda bütün malzemeleri başkaları aldığından ben de dahil olmak üzere 5 -6 kişi dikiliyorduk. Çavuş geldi, “Beyler hiç sevmediğim adam varsa o da iş yapmayan adamdır.” dedi. Biz de malzeme yok filan dedik. Nedense sırayla yapmak aklımıza gelmiyordu. Çavuş söyleyince biz de aldık birilerinden. Neyse, başladık tuvaleti temizlemeye. Lavaboları mı köpüklemedik. Alaturka tuvaletleri mi fırçalamadık. Tasları mı dizmedik. Su mu basmadık. Her şeyi yaptık güzelce.
Kafeye Gidiş
Mıntıka işi bittikten sonra komutanın da izin vermesi ile bir usta asker eşliğinde kafeye gittik. Usta askerlerden birisi götürdü bizi. Asker malzemesi satan kişiler oraya tezgah açacakmış. Onları açarken izledik. Eşyaların yanına kadar gidip baktık. Adamlar “açmadan gelmeyin” diyorlardı ama biz ara ara hızımızı alamayıp gidiyorduk. Biraz kızdırdık adamları. Ben yanlış hatırlamıyorsam 30-40 TL lik bir alışveriş yaptım ama ben sadece eksik olan şeyleri almıştım. Yoksa her şeyi almaya kalksaydım daha fazla bir ödeme yapacaktım.
Kamuflajları alıyoruz.
Giysileri de aldık. Yağmurlu bir günde bizi bölük bölük dizdiler, bölükleri de künye sırasına göre dizdiler. Sırayla birisi gidiyor, komutan bakıyor ve bir beden söylüyordu. Gıkını çıkartana komutan basıyordu kalayı. Bir tek ayakkabı numaralarını biz söylüyorduk. Ben botu bir numara büyük aldım. Kendi adıma söylüyorum, çok güzel de yapmışım. Giysileri aldığınız anda deneyip sonucu bildirmeniz gerekiyordu yoksa değiştirme işi çok sıkıntı oluyordu.
Kamuflajları deniyoruz.
Giysileri aldık, eksik var mı diye kontrol ettikten sonra bölük binasına gittik. Gittik bölüğe ardından giyinmeye başladık. Çavuş bize giyim kuşam hakkında bilgiler veriyordu. Özellikle bot bağlama işi sıkıntıydı. Ben çavuştan öğrendiğim bot bağlama şeklini beğendim ve çok değişik bağlama çeşitleri gösterilmesine rağmen aynı şekilde bağlamaya devam ettim. Hiç de sıkıntı olmadı. Neyse onları da hallettik.
İlk Kayıtlar
Alay kaydıdır, bölük kaydıdır vs. koşturuyorduk bir o binaya bir bu binaya bu arada. Erken gelenlerin de kaydını yaptık. 26 kayıt yapılmıştı. Komutan sonra benim de içinde olduğum 10 kişiyi kayıt için görevlendirdi. Dün zımbaladığımız kağıtları işte bu amaç için kullanacaktık. Bu işler de bitti, akşam oldu.
İlk İçtima
Saat 20:30’da içtima vardı. Ben 20:27’de koğuştan çıktım. Çavuş beni görünce bağırmaya başladı. “KOĞUŞLARDA KİMSE KALMASIN!” komutan da beni gördü, sonra “İlk gün olduğu için bir şey demiyorum.” dedi. Ben de saat 20:27 geç kalmadım ki komutanım dedim. Meğerse içtimaya en az 10 dk önceden çıkıp beklemek gerekiyormuş. Saat 20:30’da içtima var deniyorsa 20:30 komutanın geleceği saat oluyormuş. Bizi çöktürdü yere ve başladı bilgi vermeye. Dinliyoruz, dinliyoruz, bitmiyor. Bu çökmek ne zor işmiş arkadaş. Ayaklarımın şaftı kaydı. Ayak değiştiriyorum olmuyor, değiştirmiyorum olmuyor. Neyse nihayet bu içtima da bitti ve dağıldık. Kendi koğuşuma da geçtim bu arada.
Bu şarkı da benden çökecek arkadaşlara gelsin: Çökertmeden Çıktım da Halilim
Uyku
Gece uyumasına uyumuştum ama gel gelelim yanımdaki adam hem hasta olduğundan dolayı öksürüyordu, hem de aşırı derecede horluyordu. Bu yüzden gece birkaç kez kalktım. Sabaha doğru kalktım, çok susamıştım ve su da bulamıyordum. Mecburiyetten tuvaletteki lavabo sırasından birini seçtim ve o musluktan su içmeye başladım. Neyse ki buradan su içilebiliyormuş, sonradan öğrendim.
Kahvaltı
Sabah oldu kalktık. Kahvaltı için bizi yemekhaneye götürdüler. Yeşil zeytin, yumurta vs. vardı. Çay da aldık metal bardaklarda. Gece üstü açık bırakıldığından dolayı taş gibi olmuş ekmeklerden de aldık. Sonra usta askerler fark etti ve durumun vehametini belli eden bir tonda durumu aralarında konuşmaya başladılar. Hala tam olarak kendime gelememiştim, zorla birkaç zeytin ile biraz ekmek yedim. Metal bardaktan çok acayip bir tadı olan çayımsı şeyi içtim. Sonra bulaşık sırasına girdik, işimizi hallettik ve çıktık.
Tuvalet Mıntıkası
Kahvaltı bittikten sonra bölüğe geldik. Bölüğe geldiğimize bizi bir süpriz bekliyordu. Çavuş bize ilk günden tuvalet mıntıkasını kitledi. “İşte erken gelince bir artısı olmuyor size, fazladan iş yapıyorsunuz.” dedi. İş kitlemişti ama çavuş (ve bölükteki birkaç uzun dönem asker) iyi adamlardı. Başlarda bütün malzemeleri başkaları aldığından ben de dahil olmak üzere 5 -6 kişi dikiliyorduk. Çavuş geldi, “Beyler hiç sevmediğim adam varsa o da iş yapmayan adamdır.” dedi. Biz de malzeme yok filan dedik. Nedense sırayla yapmak aklımıza gelmiyordu. Çavuş söyleyince biz de aldık birilerinden. Neyse, başladık tuvaleti temizlemeye. Lavaboları mı köpüklemedik. Alaturka tuvaletleri mi fırçalamadık. Tasları mı dizmedik. Su mu basmadık. Her şeyi yaptık güzelce.
Kafeye Gidiş
Mıntıka işi bittikten sonra komutanın da izin vermesi ile bir usta asker eşliğinde kafeye gittik. Usta askerlerden birisi götürdü bizi. Asker malzemesi satan kişiler oraya tezgah açacakmış. Onları açarken izledik. Eşyaların yanına kadar gidip baktık. Adamlar “açmadan gelmeyin” diyorlardı ama biz ara ara hızımızı alamayıp gidiyorduk. Biraz kızdırdık adamları. Ben yanlış hatırlamıyorsam 30-40 TL lik bir alışveriş yaptım ama ben sadece eksik olan şeyleri almıştım. Yoksa her şeyi almaya kalksaydım daha fazla bir ödeme yapacaktım.
Kamuflajları alıyoruz.
Giysileri de aldık. Yağmurlu bir günde bizi bölük bölük dizdiler, bölükleri de künye sırasına göre dizdiler. Sırayla birisi gidiyor, komutan bakıyor ve bir beden söylüyordu. Gıkını çıkartana komutan basıyordu kalayı. Bir tek ayakkabı numaralarını biz söylüyorduk. Ben botu bir numara büyük aldım. Kendi adıma söylüyorum, çok güzel de yapmışım. Giysileri aldığınız anda deneyip sonucu bildirmeniz gerekiyordu yoksa değiştirme işi çok sıkıntı oluyordu.
Kamuflajları deniyoruz.
Giysileri aldık, eksik var mı diye kontrol ettikten sonra bölük binasına gittik. Gittik bölüğe ardından giyinmeye başladık. Çavuş bize giyim kuşam hakkında bilgiler veriyordu. Özellikle bot bağlama işi sıkıntıydı. Ben çavuştan öğrendiğim bot bağlama şeklini beğendim ve çok değişik bağlama çeşitleri gösterilmesine rağmen aynı şekilde bağlamaya devam ettim. Hiç de sıkıntı olmadı. Neyse onları da hallettik.
İlk Kayıtlar
Alay kaydıdır, bölük kaydıdır vs. koşturuyorduk bir o binaya bir bu binaya bu arada. Erken gelenlerin de kaydını yaptık. 26 kayıt yapılmıştı. Komutan sonra benim de içinde olduğum 10 kişiyi kayıt için görevlendirdi. Dün zımbaladığımız kağıtları işte bu amaç için kullanacaktık. Bu işler de bitti, akşam oldu.
İlk İçtima
Saat 20:30’da içtima vardı. Ben 20:27’de koğuştan çıktım. Çavuş beni görünce bağırmaya başladı. “KOĞUŞLARDA KİMSE KALMASIN!” komutan da beni gördü, sonra “İlk gün olduğu için bir şey demiyorum.” dedi. Ben de saat 20:27 geç kalmadım ki komutanım dedim. Meğerse içtimaya en az 10 dk önceden çıkıp beklemek gerekiyormuş. Saat 20:30’da içtima var deniyorsa 20:30 komutanın geleceği saat oluyormuş. Bizi çöktürdü yere ve başladı bilgi vermeye. Dinliyoruz, dinliyoruz, bitmiyor. Bu çökmek ne zor işmiş arkadaş. Ayaklarımın şaftı kaydı. Ayak değiştiriyorum olmuyor, değiştirmiyorum olmuyor. Neyse nihayet bu içtima da bitti ve dağıldık. Kendi koğuşuma da geçtim bu arada.
Bu şarkı da benden çökecek arkadaşlara gelsin: Çökertmeden Çıktım da Halilim
Tüm Acemilerin Kaydı | Asker Günlüğü #3
Biz ilk kaydolanlardık ve sonraki
acemileri kaydetme görevi de bize verilmişti. Diğer 9 - 10 kişiyle
beraber acemilikteki en kebap günlerimizi yaşadığımız kayıt işine
başlayacaktık.
Başlangıç
Sakin geçen iki günün ardından kayıtlara başlamıştık. Gelecek askerlerin (ben de dahil) büyük bir çoğunluğu için bugüne tarih verilmişti. Sabahtan masalar kuruldu, kayıtçılar sırayla yerlerine geçti. Millet gelmeye başladı.
Kayıt
Biz de kaydetmeye başladık. Her gelene kayıtçılar ne yapması gerektiğini anlatıyordu. Bıkmadan, usanmadan anlatıyorduk. Anlatmamıza rağmen kendi bildiğini okuyanlar da çıkıyordu ama ona yapacak bir şey yoktu.
Daha Çok Kayıt
Öğlene doğru ortalık iyice ana baba gününe döndü. Kayıtların bir gün içinde bitmesi gerekiyordu ve bu pek de mümkün değildi. Artık evrakları biz de doldurmaya başladık. Bildiğimiz yerleri biz seri bir şekilde yazıyorduk. Kişisel bilgileri de veriyorduk adama dolduruyordu.
Kalemler
Bir sürü kalem vardı kayıt masalarında ama yetmiyordu. Kendi mavi tükenmez/pilot kalemini getiren bir adım önde oluyordu. Kimisi bağışlıyordu kalemini, iki dakikaya o da yok oluyordu. Soldaki evrakı veriyor sağdakine, o kontrol edip kendi evrakı ile beraber sağdakine gönderiyordu. En sondaki de dosyalayıp atıyordu bir kutuya.
Yemek de mi yemiyah!
Akşam oldu yemeğe gittik, bir sıra var ööööf. Çavuş hemen müdahale etti, kayıtçılar öne geçsin, daha kayıt yapacaklar dedi. Kimse itiraz etmedi. Edemezdi de zaten. Yemeğimizi yedik, gittik kayda yine. Bir ara bir koğuşa uğrayayım dedim, bizim koğuştan birisi eşyalarını yeniden düzenlemek için koğuşun tamamına yaymıştı eşyalarını. Onunla tanıştım, biraz muhabbet ettim. Sonra geri döndüm.
Bitirirken...
Saat 22:30’a kadar kayıtlar devam etti. Bizim yaptığımız kayıtlar daha erken bitti, işi biten diğer arkadaşlarla biraz bölüğün önünde takıldım. Sonra yatmak için koğuşa gittim. Ayaküstü birkaç kişi ile tanıştıktan sonra yattım.
Başlangıç
Sakin geçen iki günün ardından kayıtlara başlamıştık. Gelecek askerlerin (ben de dahil) büyük bir çoğunluğu için bugüne tarih verilmişti. Sabahtan masalar kuruldu, kayıtçılar sırayla yerlerine geçti. Millet gelmeye başladı.
Kayıt
Biz de kaydetmeye başladık. Her gelene kayıtçılar ne yapması gerektiğini anlatıyordu. Bıkmadan, usanmadan anlatıyorduk. Anlatmamıza rağmen kendi bildiğini okuyanlar da çıkıyordu ama ona yapacak bir şey yoktu.
Daha Çok Kayıt
Öğlene doğru ortalık iyice ana baba gününe döndü. Kayıtların bir gün içinde bitmesi gerekiyordu ve bu pek de mümkün değildi. Artık evrakları biz de doldurmaya başladık. Bildiğimiz yerleri biz seri bir şekilde yazıyorduk. Kişisel bilgileri de veriyorduk adama dolduruyordu.
Kalemler
Bir sürü kalem vardı kayıt masalarında ama yetmiyordu. Kendi mavi tükenmez/pilot kalemini getiren bir adım önde oluyordu. Kimisi bağışlıyordu kalemini, iki dakikaya o da yok oluyordu. Soldaki evrakı veriyor sağdakine, o kontrol edip kendi evrakı ile beraber sağdakine gönderiyordu. En sondaki de dosyalayıp atıyordu bir kutuya.
Yemek de mi yemiyah!
Akşam oldu yemeğe gittik, bir sıra var ööööf. Çavuş hemen müdahale etti, kayıtçılar öne geçsin, daha kayıt yapacaklar dedi. Kimse itiraz etmedi. Edemezdi de zaten. Yemeğimizi yedik, gittik kayda yine. Bir ara bir koğuşa uğrayayım dedim, bizim koğuştan birisi eşyalarını yeniden düzenlemek için koğuşun tamamına yaymıştı eşyalarını. Onunla tanıştım, biraz muhabbet ettim. Sonra geri döndüm.
Bitirirken...
Saat 22:30’a kadar kayıtlar devam etti. Bizim yaptığımız kayıtlar daha erken bitti, işi biten diğer arkadaşlarla biraz bölüğün önünde takıldım. Sonra yatmak için koğuşa gittim. Ayaküstü birkaç kişi ile tanıştıktan sonra yattım.
Acemilik resmen başladı. | Asker Günlüğü #6
Biz gerçi biraz erken gelmiştik ama zamanında gelenler için de pek farklı bir durum yoktu sadece biraz daha hızlı bir gün yaşamış oldular. Asıl acemilik şimdi başlıyor gençler.
Uyanış
Sabah 06:30’da
kalktık. Kişisel temizliklerimizi yaptık. Kayıtlar bugün de devam ediyordu ama
gelecek kişiler muhtemelen bir elin parmaklarını geçmezdi. Ayrıca bugünün ayrı
bir önemi vardı: Acemilik eğitimleri resmen başlıyordu, acemiliğin ilk günü
hepimize hayırlı olsun. İyi güzel hoş da, peki önceki günler ne oldu, yürüyüş
filan yaptılar, onlar eğitim değil miydi? Yaaani yalan olmasın, değildi. Onlar
kayıt döneminde yapılmış ısınma hareketleriydi. Yani milleti kabaca bir şekle
soktular, bu saatten sonra detaya ineceklerdi.
Sabah İçtiması
Sabah içtimasına
geçtik. Bölük komutanı geldi konuştu. Sonra komutanlar giyim kuşam ile ilgili
bilgiler verdi. Ardından parka (kısaca asker montu diyebiliriz) değişimleri
yaptırdı komutanlar. Bana ilk verilen parkadan memnundum ama başka bir
arkadaşın parkası da cüssesine göre çok küçükmüş. Onunla değiştirdik ve ikimiz
için de çok iyi oldu. Sonradan bizim koğuşun posta başı olduğunu öğrenecektim.
İlk günler milletin yüzü çok aklımda kalmıyordu tabii.
Görev Atamaları
Bunlar yapılmasına
yapıldı ama içtima gündeminin ana konularından biri uygun kişilerin çeşitli
görevlere atanmasıydı. Komutan soruyordu, şu işi yapabilecek var mı, şu işten
anlayan var mı vs. tarzı sorular soruyordu. İşine gelenler elini kaldırıyordu,
seçilen seçiliyor kalan yine dikilmeye devam ediyordu. Kimi işlere de (mesela
tıbbi konular) hiç adam çıkmıyordu. Komutan soruyu birkaç kez tekrarlıyordu ama
yok. Yapacak bir şey yoktu. Bu şekilde seçebildiklerini seçtiler. En çok iş
alan koğuşlardan bir tanesi bizim koğuştu. Yazıcı, yemekhaneci, koğuşçu vs.
bizim koğuştan çıktı.
Öğle Yemeği ve Sonrasındaki İçtima
Bu işler de
hallolduktan sonra öğle yemeği içtimasına geçtik. Yemekten sonra biraz
dinlendik. Ardından tekrardan içtimaya geçtik. Öğleden sonra yapılan içtimanın
konusu düzen ile ilgiliydi.
- Alayın genel düzeninden bahsettiler, yatak, yorgan getirdiler bölüğün önüne, yatağın çarşafı nasıl olacak, yorganlar nasıl katlanacak onu gösterdiler.
- Dolap getirdiler yine, onda da dolabın neresine ne konacak, neler olacak neler olmayacak tarzı konulardan bahsettiler.
Akşam İçtiması
Akşam içtiması
alındı, sonra yemek yedik. Bugün bir kişi gelmiş, o da bizim koğuştanmış.
Yazıcı da geldi, o da kusura bakma dedi, ben de kusura bakma dedim konu
kapandı. Aslında komutana hiç belli etmesem sıkıntı olmayacakmış ama içtima
esnasında çantanızı atarım filan deyince, ortamı da daha iyi bilmiyoruz,
söyleyeyim dedim. Ardından takıldık koğuştakilerle biraz. Yat içtiması
alındıktan sonra da yattık.
Aşı Zamanı | Asker Günlüğü #9
Sabah her zaman olduğu gibi 06:30’da kalktık. Kişisel temizlik, kahvaltı
derken içtimaya geçtik. İçtimada söylediler: Bugün aşı olacaksınız. Aşı
olacaktık. Bugün benim için askerliğin en kritik günlerinden birisi
olduğu anlamına geliyordu.
Aşı olacaktık.
Gelmeden önce iğne resimlerine bakıyordum, aşı videolarına bakıp kendimi hazırlamaya çalışıyordum. İğne korkusu ile ilgili yazıları okusam da faydası oldu mu hatırlamıyorum açıkçası. Vay be, askere gelmeden önce okuduklarıma göre ilk günden olmasını beklediğim aşı bugün olacaktı.
Aşı Olmaya Gidiş
Saat 10:00 sularında aşı olmak için revire doğru yol almaya başladık. Tüm bölüğü başta sıraya dizdiler. Aşıdan korkanlar fiti fiti arkaya geçiyordu. Ben de aksine bir an önce kurtulmak için önlere geçmeye çalışıyordum ama koğuştan arkadaşlarla ortalarda bir yerlerde kaldık. Millete üstlerindeki gömlektir, içliktir vs. çıkarmaları söylendi. Millet üstünde bir atlet ile kaldı.
Domino Taşı
Milleti 10’ar 10’ar sıraya dizdiler. Gruba sıra geldiği zaman içeri alıyorlardı. Nihayet sıra bize geldi. Üç buçuk ata ata ilerliyordum. Yan yana üç masa dizilmişti. İlk iğneyi yaptılar, biraz acıdı. İkinci iğneyi yapıp yapmadıklarını anlamadım bile. Üçüncü iğneyi de Cem Yılmaz’ı çok seyretmiş bir salak yaptı. İğneyi bildiğin sapladı. Bu en çok acıtanıydı ama yine az bir acı idi. Salak, başka bir askerin üzerinde de iğneyi kırmış. İğneleri kim yaptı? Yanlış hatırlamıyorsam, doktor, sağlık görevlisi ve er.
Oldu da bitti, maşallah!
İğneler bitti ve çıkışı yaptım, haha bayılmadan dayanabilmiştim. Çıkışta bir imza atılması gerekiyordu. Orada biraz bekledik diğer iğne olanlarla. Önce büyük bir rulodan bir parça pamuk koparıp verdiler. Onu aldım. İğne yerlerini sildim. Sonra da imzamı attım. Koğuştan Osman, sağ olsun, geldi hal hatır sordu. İğne korkumu öğrenince destek çıktı sağ olsun. Beş dakika sonra biraz tansiyonum düşer gibi oldu. Oradaki çimliklere oturdum biraz. Sonra geçtik. Yemek içtimasına çıktık. Komutanlık saati vs. den sonra da akşam içtimasına geçtik. Aşıdan dolayı spor filan yaptırmamışlardı. Günü bu şekilde bitirdik. İğneyi olmuştum artık, askerlik bitmişti benim için. Tabii sonra daha bitmediğini anlayacaktım.
Aşı olacaktık.
Gelmeden önce iğne resimlerine bakıyordum, aşı videolarına bakıp kendimi hazırlamaya çalışıyordum. İğne korkusu ile ilgili yazıları okusam da faydası oldu mu hatırlamıyorum açıkçası. Vay be, askere gelmeden önce okuduklarıma göre ilk günden olmasını beklediğim aşı bugün olacaktı.
Aşı Olmaya Gidiş
Saat 10:00 sularında aşı olmak için revire doğru yol almaya başladık. Tüm bölüğü başta sıraya dizdiler. Aşıdan korkanlar fiti fiti arkaya geçiyordu. Ben de aksine bir an önce kurtulmak için önlere geçmeye çalışıyordum ama koğuştan arkadaşlarla ortalarda bir yerlerde kaldık. Millete üstlerindeki gömlektir, içliktir vs. çıkarmaları söylendi. Millet üstünde bir atlet ile kaldı.
Domino Taşı
Milleti 10’ar 10’ar sıraya dizdiler. Gruba sıra geldiği zaman içeri alıyorlardı. Nihayet sıra bize geldi. Üç buçuk ata ata ilerliyordum. Yan yana üç masa dizilmişti. İlk iğneyi yaptılar, biraz acıdı. İkinci iğneyi yapıp yapmadıklarını anlamadım bile. Üçüncü iğneyi de Cem Yılmaz’ı çok seyretmiş bir salak yaptı. İğneyi bildiğin sapladı. Bu en çok acıtanıydı ama yine az bir acı idi. Salak, başka bir askerin üzerinde de iğneyi kırmış. İğneleri kim yaptı? Yanlış hatırlamıyorsam, doktor, sağlık görevlisi ve er.
Oldu da bitti, maşallah!
İğneler bitti ve çıkışı yaptım, haha bayılmadan dayanabilmiştim. Çıkışta bir imza atılması gerekiyordu. Orada biraz bekledik diğer iğne olanlarla. Önce büyük bir rulodan bir parça pamuk koparıp verdiler. Onu aldım. İğne yerlerini sildim. Sonra da imzamı attım. Koğuştan Osman, sağ olsun, geldi hal hatır sordu. İğne korkumu öğrenince destek çıktı sağ olsun. Beş dakika sonra biraz tansiyonum düşer gibi oldu. Oradaki çimliklere oturdum biraz. Sonra geçtik. Yemek içtimasına çıktık. Komutanlık saati vs. den sonra da akşam içtimasına geçtik. Aşıdan dolayı spor filan yaptırmamışlardı. Günü bu şekilde bitirdik. İğneyi olmuştum artık, askerlik bitmişti benim için. Tabii sonra daha bitmediğini anlayacaktım.
Yemekhane Postası | Asker Günlüğü #10
Her zamanki gibi saat 06:30’da kalktığımızı düşünüyorsanız
yanılıyorsunuz. Yemekhane postası olduk bugün. Sabah 04:30’da kalktık.
Tıraş olduk, giyindik ve yemekhaneye gittik.
Sabah Kahvaltısı
Sabah ekmek kutularını doldurmak için ekmek doğradık, masalardaki sandalyeleri aşağı indirip düzenledik. Ardından ekmek kutularını dizdik, tabldotları, çatal bıçakları hazırladık. Yemekleri aldık. Onları da dağıtıma hazır hale getirdik.
Yemek Dağıtımı
Yemekhane sorumlularımız bize yapılması gerekeni söylüyordu, biz de yapıyorduk. Her malzemenin başına bir kişi geçti, sabah kahvaltısını dağıttık. Bazı malzemeleri dağıtmak kolaydı ama bazılarını dağıtmak zordu. Mesela haşlanmış yumurta. Kişinin hakkı bir ise bir tane verip geçiyordunuz ama dilimlenirken yoğurt kıvamına gelmiş bir peynir için ölçüt belirlemek o kadar kolay olmuyordu. Kimine az veriyordunuz, kimine çok gidiyordu.
İlk Bulaşık
Sabah kahvaltısından sonra bulaşık vardı. Sabah bulaşığı, öğle ve akşam bulaşığına göre nispeten daha azdı. Bulaşığı arkadaşlar bitirdi. Bu arada biz de toplama, temizlik vs. işlerle uğraştık. Saat daha on bile değil.
İşler bittikten sonra...
Arkadaşlar kantine çıktı, hazır açık yakalamışken cipstir, koladır aldılar. Muhabbet ede ede yedik. Bulaşıkları yıkadık, kalan zamanda takıldık.
Öğle ve Akşam Yemekleri
Öğle yemekleri geldi ve onları aldık. Ardından onları da millete dağıtmaya hazır hale getirdik. Yine sabahki işlemlerin aynısını yaptık. Akşama bulaşıkta ben de görev aldım. Bulaşıkta iki sabunlama iki de durulama olmak üzere toplamda dört kişi çalışıyordu. Tabldotları sabunlamak sıkıntı olmadı da sonra çatalıdır, bardağıdır, kazanıdır çok sinir bozucuydu. Yıka yıka bitmiyordu zıpçırık şey. Saat 19:30 gibi işimiz bitti. Belki içtimada daha az ayakta duruyorduk ama iş olunca sıkıcı olmuyordu.
Sabah Kahvaltısı
Sabah ekmek kutularını doldurmak için ekmek doğradık, masalardaki sandalyeleri aşağı indirip düzenledik. Ardından ekmek kutularını dizdik, tabldotları, çatal bıçakları hazırladık. Yemekleri aldık. Onları da dağıtıma hazır hale getirdik.
Yemek Dağıtımı
Yemekhane sorumlularımız bize yapılması gerekeni söylüyordu, biz de yapıyorduk. Her malzemenin başına bir kişi geçti, sabah kahvaltısını dağıttık. Bazı malzemeleri dağıtmak kolaydı ama bazılarını dağıtmak zordu. Mesela haşlanmış yumurta. Kişinin hakkı bir ise bir tane verip geçiyordunuz ama dilimlenirken yoğurt kıvamına gelmiş bir peynir için ölçüt belirlemek o kadar kolay olmuyordu. Kimine az veriyordunuz, kimine çok gidiyordu.
İlk Bulaşık
Sabah kahvaltısından sonra bulaşık vardı. Sabah bulaşığı, öğle ve akşam bulaşığına göre nispeten daha azdı. Bulaşığı arkadaşlar bitirdi. Bu arada biz de toplama, temizlik vs. işlerle uğraştık. Saat daha on bile değil.
İşler bittikten sonra...
Arkadaşlar kantine çıktı, hazır açık yakalamışken cipstir, koladır aldılar. Muhabbet ede ede yedik. Bulaşıkları yıkadık, kalan zamanda takıldık.
Öğle ve Akşam Yemekleri
Öğle yemekleri geldi ve onları aldık. Ardından onları da millete dağıtmaya hazır hale getirdik. Yine sabahki işlemlerin aynısını yaptık. Akşama bulaşıkta ben de görev aldım. Bulaşıkta iki sabunlama iki de durulama olmak üzere toplamda dört kişi çalışıyordu. Tabldotları sabunlamak sıkıntı olmadı da sonra çatalıdır, bardağıdır, kazanıdır çok sinir bozucuydu. Yıka yıka bitmiyordu zıpçırık şey. Saat 19:30 gibi işimiz bitti. Belki içtimada daha az ayakta duruyorduk ama iş olunca sıkıcı olmuyordu.
Tatil Birinci Gün | Asker Günlüğü #11
Askerlik boyunca saat 06:30’da kalktığımızı düşünmek basit bir düz
mantıktan başka bir şey değil. Çünkü bugün ilk tatil günümüzdü.
Kalkış Saati
Tatil olduğundan ve çok süper bir şey olduğundan dolayı saat 07:30’da kalktık. Belki bir saat gözünüzü doyurmamış olabilir. Ama askerlikte bir saat fazla uyumanın tadı bir başkadır.
Rutinler
Bununla birlikte kişisel temizlik (tıraş gibi) yine yaptık. Bu konuda bir genellemeye gidilebilir. Bu sefer jandarma kıyafetlerini değil, eşofmanları giyindik ve içtima alanına çıktık.
İçtima: Reloaded
Sabahtan bir içtima alındı, sonradan alayın içinde er gazinosudur, koğuştur, kafedir, kütüphanedir dolanıp durduk. Alayın bilmediğimiz yerlerini arkadaşlarla keşfe çıktık. Öğle yemeği içtiması alındı ve sonra yemek yedik. Yine akşama kadar takıldık bu şekilde. Akşam içtiması da alındı ve yemek yedik. Yat içtiması sonrasında da yattık.
Kalkış Saati
Tatil olduğundan ve çok süper bir şey olduğundan dolayı saat 07:30’da kalktık. Belki bir saat gözünüzü doyurmamış olabilir. Ama askerlikte bir saat fazla uyumanın tadı bir başkadır.
Rutinler
Bununla birlikte kişisel temizlik (tıraş gibi) yine yaptık. Bu konuda bir genellemeye gidilebilir. Bu sefer jandarma kıyafetlerini değil, eşofmanları giyindik ve içtima alanına çıktık.
İçtima: Reloaded
Sabahtan bir içtima alındı, sonradan alayın içinde er gazinosudur, koğuştur, kafedir, kütüphanedir dolanıp durduk. Alayın bilmediğimiz yerlerini arkadaşlarla keşfe çıktık. Öğle yemeği içtiması alındı ve sonra yemek yedik. Yine akşama kadar takıldık bu şekilde. Akşam içtiması da alındı ve yemek yedik. Yat içtiması sonrasında da yattık.
İlk Nöbet | Asker Günlüğü #13
Sabah 06:30’da kalktık ve tıraş olduktan sonra nöbete geçtim. İki gündür
07:30’da kalkınca pazartesi gününün ağırlığını hissetmiştim 06:30’da
kalkarak.
08:00 - 12:00 Nöbeti
Bugün sabah saat 08:00-12:00 arasında ilk nöbetimi tuttum. Nöbet olayı şu şekilde işliyordu: Birinci koğuştan başlatmışlardı ilk günlerden birinde.
Ben o gün yeni gelen bir askerin kayıt işlemlerini yapması için arkadaşa eşlik etmiştim. Önce kimliğini aldık. Komutanın birisi alay kaydını yapmak için kimliğini almış. Sonra bölük kaydını yapmak için idari işlere gittik. Orada da bir yarım saat takıldıktan sonra (bu arada komutan bir şeylere bakıyor) o işi de halledip bölüğe döndük. Ardından öğle yemeği yedik. Komutanlık saati ve spordan sonra mesai bitti. Yat içtimasından sonra da yattım.
08:00 - 12:00 Nöbeti
Bugün sabah saat 08:00-12:00 arasında ilk nöbetimi tuttum. Nöbet olayı şu şekilde işliyordu: Birinci koğuştan başlatmışlardı ilk günlerden birinde.
- Sabah 08:00 akşam 20:00 arası nöbetler 4 saatti. Akşam 20:00’dan sonra nöbetler 2 saate düşüyordu.
- Ayrıca bizim tuttuğumuz nöbet ayakta dikilme şeklinde değildi. Bir masada iki nöbetçi oturup bekliyorduk. Komutan bir emir verirse onu yerine getiriyorduk.
- Dışarıda olduğu gibi bölüğün içinde de ankesörlü telefonlar vardı. Dışarıdan birisi ararsa onları yanıtlıyorduk.
Ben o gün yeni gelen bir askerin kayıt işlemlerini yapması için arkadaşa eşlik etmiştim. Önce kimliğini aldık. Komutanın birisi alay kaydını yapmak için kimliğini almış. Sonra bölük kaydını yapmak için idari işlere gittik. Orada da bir yarım saat takıldıktan sonra (bu arada komutan bir şeylere bakıyor) o işi de halledip bölüğe döndük. Ardından öğle yemeği yedik. Komutanlık saati ve spordan sonra mesai bitti. Yat içtimasından sonra da yattım.
Bot Kilidi | Asker Günlüğü #22
Sabah saat 06:00’da kalktım. Tıraş olduk. Bugün erken kalkmıştım ve
rahat rahat hazırlanıyordum. En son botu giymeye gelmişti sıra.
Kilitlemiştim botu, anahtarı sokmaya çalıştım ama girmedi. Meğerse kilit
bozulmuş.
Hay aksi...
Bölüğün önüne çıktım, taş arıyorum sabah sabah. Büyükçe bir taş buldum, uygun bir yere kilidi yerleştirdim ve üç taş değiştirip toplamda 15-20 darbe vurduktan sonra kilidi kırdım. Tabii her ne kadar zarar vermemek için uğraştıysam da botun önünü ve ipi biraz zedelemiştim iş bittiğinde.
Rutin Kısım
Neyse bu olay erken kalkmamın tüm anlamının içine ettikten sonra kahvaltı yaptım ve içtimaya geçtik. Sabahtan öğlene kadar yürüyüş yaptık. Yemek içtiması alındı, yemek yedik ve ardından biraz dinlendik. Yine içtimaya geçtik ve içtimadan sonra akşama kadar yine yürüyüş yaptık. Akşam içtiması ve akşam yemeğinden sonra koğuşta takıldım, biraz da gazinoda takıldıktan sonra koğuşa geri döndüm. Yat içtiması alındıktan sonra yattım.
Hay aksi...
Bölüğün önüne çıktım, taş arıyorum sabah sabah. Büyükçe bir taş buldum, uygun bir yere kilidi yerleştirdim ve üç taş değiştirip toplamda 15-20 darbe vurduktan sonra kilidi kırdım. Tabii her ne kadar zarar vermemek için uğraştıysam da botun önünü ve ipi biraz zedelemiştim iş bittiğinde.
Rutin Kısım
Neyse bu olay erken kalkmamın tüm anlamının içine ettikten sonra kahvaltı yaptım ve içtimaya geçtik. Sabahtan öğlene kadar yürüyüş yaptık. Yemek içtiması alındı, yemek yedik ve ardından biraz dinlendik. Yine içtimaya geçtik ve içtimadan sonra akşama kadar yine yürüyüş yaptık. Akşam içtiması ve akşam yemeğinden sonra koğuşta takıldım, biraz da gazinoda takıldıktan sonra koğuşa geri döndüm. Yat içtiması alındıktan sonra yattım.
Yemin Töreni ve İlk Çarşı İzni | Asker Günlüğü #24
Madem yemin törenine gideceğiz, o halde neden erken kalkmıyoruz, değil
mi? Yemin töreni için saat 04:30’da kalktık. 05:00’da kalk saati idi.
06:15’te de içtima vardı. Yaklaşık 30-40dk bekledikten sonra amfiye
gittik.
Bekleyiş ve Gidiş
Yaklaşık bir iki saat orada bekledik. Sonra sıralanıp tören alanına uygun adımda gitmeye başladık. Yollar çamurluydu, sıkıntı oldu. Ayakkabıları boyamıştık, boşa boyadık yani.
Yemin Töreni
Hah, bununla ilgili nedense bir şey yazmamışım. Özet geçeyim. Komutanlar konuştu, dikildik, yemin töreni için yürüdük ve yemin törenini gerçekleştirdik, sonra komple biraz daha yürüdük ve bitti.
İzin başlıyor!
Yemin töreni bir saat sürdü. İş bitti, bölüğe döndüm. Evci iznine çıkanlar birazdan çıkacaktı. Biz de izin verilince çarşıya çıkacaktık. Herkes gitti valizliğe sivil malzemelerini aldı. Yaklaşık 15dk sonra herkes sivildi. Asteğmen gazı verdi, biz de çarşıya gidebiliyorduk bu dakikadan sonra, Ersin, Berkan ve ben ilkokul çocukları gibi koşa koşa otobüse gittik. 3 haftadan sonra çarşıya gitmek çok iyi gelmişti. Hem törende hem de çarşıda insan görmüştük.
Siviliz oğlum biz!
Çarşıyı görmeniz lazımdı beyler, küçük sürüler halinde dolaşıyorduk. Arada tanıdıklarla karşılaşıyorduk ve onlarla konuşuyorduk. Ayrıca çarşıda asker olduğumuz çok belli oluyordu. Esnaflar filan hep asker usulü çalışıyordu. En son bir dilenciye denk geldik, o bile herkese “Allah ne muradınız varsa versin.” derken bize “Allah hayırlı tezkereler versin.” diyordu. Gerisini siz düşünün.
Çarşıda ne yaptık?
Öncelikli olarak biraz dolaştık. Yemek yedik, bu önemli. Güzel bir yemek yedik hacı. Kendimize lazım olabilecek bazı şeyleri aldık. Çarşıdan döndüğümüz zaman bizi bir aradılar ve sonra içeri aldılar. Saat 17:20’de içtima vardı. Birkaç kişi geç geldiğinden dolayı biraz da bekledik. Akşam 7. ve 8. koğuşlar birleştik, cipstir, çikolatadır vs. alındı. Güzel bir muhabbet eşliğinde yedik, içtik. Yemin töreninin bitmesi herkes için rahatlatıcı olmuştu.
Bekleyiş ve Gidiş
Yaklaşık bir iki saat orada bekledik. Sonra sıralanıp tören alanına uygun adımda gitmeye başladık. Yollar çamurluydu, sıkıntı oldu. Ayakkabıları boyamıştık, boşa boyadık yani.
Yemin Töreni
Hah, bununla ilgili nedense bir şey yazmamışım. Özet geçeyim. Komutanlar konuştu, dikildik, yemin töreni için yürüdük ve yemin törenini gerçekleştirdik, sonra komple biraz daha yürüdük ve bitti.
İzin başlıyor!
Yemin töreni bir saat sürdü. İş bitti, bölüğe döndüm. Evci iznine çıkanlar birazdan çıkacaktı. Biz de izin verilince çarşıya çıkacaktık. Herkes gitti valizliğe sivil malzemelerini aldı. Yaklaşık 15dk sonra herkes sivildi. Asteğmen gazı verdi, biz de çarşıya gidebiliyorduk bu dakikadan sonra, Ersin, Berkan ve ben ilkokul çocukları gibi koşa koşa otobüse gittik. 3 haftadan sonra çarşıya gitmek çok iyi gelmişti. Hem törende hem de çarşıda insan görmüştük.
Siviliz oğlum biz!
Çarşıyı görmeniz lazımdı beyler, küçük sürüler halinde dolaşıyorduk. Arada tanıdıklarla karşılaşıyorduk ve onlarla konuşuyorduk. Ayrıca çarşıda asker olduğumuz çok belli oluyordu. Esnaflar filan hep asker usulü çalışıyordu. En son bir dilenciye denk geldik, o bile herkese “Allah ne muradınız varsa versin.” derken bize “Allah hayırlı tezkereler versin.” diyordu. Gerisini siz düşünün.
Çarşıda ne yaptık?
Öncelikli olarak biraz dolaştık. Yemek yedik, bu önemli. Güzel bir yemek yedik hacı. Kendimize lazım olabilecek bazı şeyleri aldık. Çarşıdan döndüğümüz zaman bizi bir aradılar ve sonra içeri aldılar. Saat 17:20’de içtima vardı. Birkaç kişi geç geldiğinden dolayı biraz da bekledik. Akşam 7. ve 8. koğuşlar birleştik, cipstir, çikolatadır vs. alındı. Güzel bir muhabbet eşliğinde yedik, içtik. Yemin töreninin bitmesi herkes için rahatlatıcı olmuştu.
Branş eğitimi başladı. | Asker Günlüğü #27
Yine bir pazartesi günüydü. Saat 06:30’da zor zar kalktıktan sonra tıraş
olduk, hazırlandık, yemekhaneye gidip kahvaltı yaptık ve içtimaya
geçtik. Bizi araziye götürdüler.
Jandarma Branş Eğitimi
Artık jandarma ile ilgili branş eğitimine başlamıştık. Bugün devriye ile ilgili bilgiler verildi. İşlenen konu 20 dakikalık bir şey olmasına rağmen mesai bitirme mecburiyetinden dolayı yarım gün sürdü. Benim acemi olduğum dönemle biten bu uygulama yanlış hatırlamıyorsam şöyleydi: 3 hafta bildiğiniz acemilik, 2 hafta da branş.
Silah Bakımı
Öğleden sonra eşofmanlarla amfinin önüne gittik ve silah bakımı yaptık. Komutan silahı kontrol etti ve yüzüme sürdü. Meğerse iyice bakmak, içini dürtmek filan gerekiyormuş. Benim yüzüm çok kirlenmemişti ama bazılarının yüzü Kızılderili yüzü gibi olmuştu. Sabah tabur içtimasında bu haftanın çok yoğun geçeceği söylendi.
Malum Organ İle İlgili Yeni Gelişme
Yemin töreninden sonra artık ne oldu bilemiyorum, malum organ tekrardan başka işler için de çalışmaya başlamıştı. Art arda iki gün bombayı patlatınca güç müç kalmadı bende. Spor saatinde pek bir şey yapamadım. Akşam içtimasından sonra takıldım, yat içtimasından sonra da yattık.
Jandarma Branş Eğitimi
Artık jandarma ile ilgili branş eğitimine başlamıştık. Bugün devriye ile ilgili bilgiler verildi. İşlenen konu 20 dakikalık bir şey olmasına rağmen mesai bitirme mecburiyetinden dolayı yarım gün sürdü. Benim acemi olduğum dönemle biten bu uygulama yanlış hatırlamıyorsam şöyleydi: 3 hafta bildiğiniz acemilik, 2 hafta da branş.
Silah Bakımı
Öğleden sonra eşofmanlarla amfinin önüne gittik ve silah bakımı yaptık. Komutan silahı kontrol etti ve yüzüme sürdü. Meğerse iyice bakmak, içini dürtmek filan gerekiyormuş. Benim yüzüm çok kirlenmemişti ama bazılarının yüzü Kızılderili yüzü gibi olmuştu. Sabah tabur içtimasında bu haftanın çok yoğun geçeceği söylendi.
Malum Organ İle İlgili Yeni Gelişme
Yemin töreninden sonra artık ne oldu bilemiyorum, malum organ tekrardan başka işler için de çalışmaya başlamıştı. Art arda iki gün bombayı patlatınca güç müç kalmadı bende. Spor saatinde pek bir şey yapamadım. Akşam içtimasından sonra takıldım, yat içtimasından sonra da yattık.
Revir Ziyareti | Asker Günlüğü #28
Revire Gidiş
Koğuştakilerin de etkisiyle revire gittim. Saat 11:00’da revirci geldi ve revire gidecekleri topladı. 40 kişi filan revire geldi. Yarısından çoğu da kaçıyordu. Neyse ki acil vakalara, ilk defa gidenlere öncelik tanınıyordu. Normal adımda ilk önce bölüğün önüne gidip sağlık karnelerimizi aldık, ardından revirin yolunu tuttuk.
Revirde Bekleyiş
Revirin önünde bekliyoruz. Bizi aldılar içeri. Bekleme salonunun orada muayene ettiler bizi. Hayatımdaki en hızlı muayeneyi olduktan sonra (en fazla 15sn) koğuşlara geri döndük. Üst solunum yolu enfeksiyonu teşhisi konuldu ve ilaç yazıldı.
Nöbet v2.0
Akşam 16:00-20:00 nöbetini tuttuk. Komutan giderayak emir verdi, bölüğün önündeki çiçekleri, ağaçları suladım. Çalan ankesörlü telefonlara vs. baktım. Nöbet bu şekilde koşuşturma ile geçti. Yat içtimasını bekledim, içtima alındıktan sonra da yattım.
Koğuştakilerin de etkisiyle revire gittim. Saat 11:00’da revirci geldi ve revire gidecekleri topladı. 40 kişi filan revire geldi. Yarısından çoğu da kaçıyordu. Neyse ki acil vakalara, ilk defa gidenlere öncelik tanınıyordu. Normal adımda ilk önce bölüğün önüne gidip sağlık karnelerimizi aldık, ardından revirin yolunu tuttuk.
Revirde Bekleyiş
Revirin önünde bekliyoruz. Bizi aldılar içeri. Bekleme salonunun orada muayene ettiler bizi. Hayatımdaki en hızlı muayeneyi olduktan sonra (en fazla 15sn) koğuşlara geri döndük. Üst solunum yolu enfeksiyonu teşhisi konuldu ve ilaç yazıldı.
Nöbet v2.0
Akşam 16:00-20:00 nöbetini tuttuk. Komutan giderayak emir verdi, bölüğün önündeki çiçekleri, ağaçları suladım. Çalan ankesörlü telefonlara vs. baktım. Nöbet bu şekilde koşuşturma ile geçti. Yat içtimasını bekledim, içtima alındıktan sonra da yattım.
Yırtılan File | Asker Günlüğü #30
06:30’da kalktıktan sonra yaptıklarım: yatak topla, tıraş ol, bakkala
git, hazırlan, kahvaltı yap ve içtimaya geç. İçtimadan sonra atış
alanına gittik.
Atışlar
100m ve 500m koşmalı atışı yaptık. İlk atışta 5’te 2 vurdum ama koşarak desteksizde hiç vuramadım. Desteksiz daha iyi vururum diye düşünüyordum ama her zamanki gibi yanıldım.
Mesai Şeysileri
Öğlen yemek içtiması, yemek yeme, dinlenme ve eşofmanları giyip içtimaya geçme işlerinden sonra da 30 şınav, 45 mekik çekme ile 3km koşu yaptık. Akşama nevresim, file vs. ile uğraşacağım. Sivil hayatımda yaptığım bazı şeyleri özlüyorum.
File badladı!
Çamaşır yıkanacaktı, file verdim ama file yırtılmış, diğer yırtılanlarla da karışmış güzelce bu yüzden bir sürü çorabım ve donum gitti. Sayıyı biliyor olmak da yeterli olmuyor elbette, işin ucunda milletin donunu, çorabını giymek de var. Hadi adam çok temiz diyelim yine olmaz. Hadi onu da geçtim adamın hastalığı olur onunla uğraş sonra. Yat içtimasından sonra donsuz donsuz yatmadım elbette ama çoraplar çoktu, kötü oldu. Neyse, sağlık olsun.
100m ve 500m koşmalı atışı yaptık. İlk atışta 5’te 2 vurdum ama koşarak desteksizde hiç vuramadım. Desteksiz daha iyi vururum diye düşünüyordum ama her zamanki gibi yanıldım.
Mesai Şeysileri
Öğlen yemek içtiması, yemek yeme, dinlenme ve eşofmanları giyip içtimaya geçme işlerinden sonra da 30 şınav, 45 mekik çekme ile 3km koşu yaptık. Akşama nevresim, file vs. ile uğraşacağım. Sivil hayatımda yaptığım bazı şeyleri özlüyorum.
File badladı!
Çamaşır yıkanacaktı, file verdim ama file yırtılmış, diğer yırtılanlarla da karışmış güzelce bu yüzden bir sürü çorabım ve donum gitti. Sayıyı biliyor olmak da yeterli olmuyor elbette, işin ucunda milletin donunu, çorabını giymek de var. Hadi adam çok temiz diyelim yine olmaz. Hadi onu da geçtim adamın hastalığı olur onunla uğraş sonra. Yat içtimasından sonra donsuz donsuz yatmadım elbette ama çoraplar çoktu, kötü oldu. Neyse, sağlık olsun.
Hastalığın Ağzıma S*çması | Asker Günlüğü #32 - #36
32. Gün
Bu günün akşamı ayağa kalkamayacak kadar hastaydım. Her şey bir komutanın dünkü gece eğitiminde zencefil – bal karışımının öksürüğe iyi geldiğini söylemesi ve benim de bunu deneme isteğimle başladı. Başkaları için iyi bir çözüm olmuştu ama benim için, ı ıh. Bırak iyileştirmeyi yataklara düştüm bir de.
Neyse, hafta sonu ya, çarşı izni vardı, gittim zencefili de, balı da aldım. Öğlen iki kaşık bala bir kaşık zencefil karıştırıp yedim. Tadı iğrençti ve yakıyordu. Gece uyandım. Ateş basmıştı ve midem bulanıyordu. Baktım olacak gibi değil, koridora çıktım. Tuvalete yetişemeyecektim, bereket köşede cam vardı. Açtım ve oraya kustum. Kustuktan sonra rahatlamıştım. Can dostlarımdan birisi (bkz: can dostu sistemi) revire gitme konusunda ısrar etti, revirciyi de alarak revire gittik. İğne yapalım mı dediler, hap verin dedim. Bunun daha tekrarlamayacağını düşünüyordum ama sonraki birkaç gün yemek yedikten bir iki saat sonra hep kustum.
33. Gün
Durum daha da kötüye gitmeye başladı benim için. Hiç ayağa kalkamıyordum ve midem bulanıyordu. Koğuştaki arkadaşlardan birisi komutana söyledi ve komutanla beraber revire gittik. Serum taktılar ve bir kilo serum yedim. Yarım saatte bitti. Yemek yemeye gittik sonra. İki saat sonra yine kustum. Ayağa kalkamıyordum.
34. Gün
Yine aynı muhabbet, ambulans geldi, bani ambulansa taşıdılar, revirde yine serum yedim. Revirdeki seruma sentetik antibiyotik katmış, sonradan öğrendim. Bu serum yarım litrelikti ama yakıyordu. Bitmesi 3 saat sürdü. Bu beni iyileştirecekmiş. Yine öksürük devam ediyordu ama bulantı vs. geçmişti. Artık yemek de yemeye başladım.
35. Gün
Bugün devlet hastanesinde koşuşturma ile geçti. Üç kişi gittik biz. Sabah (yarım saatten fazla bekledikten sonra) gittik doktorun yanına, o da bronşit teşhisi koydu. Üçümüze de bronşit teşhisi konulmuştu. Öğleden sonra tekrardan geldik. Zar zor bir gün rapor alabildik. Ne revir istirahat veriyordu ne de hastane. KBB’ye gitseydik keşke, oradaki herkese 3-5 gün izin veriyordu.
36. Gün
Bugün kısmen daha iyiydim. Uzun süre (hasta olunca uzun) hastalıkla boğuştuktan sonra ilk defa mesaiye çıkıyordum. Son atışlar olan 200m kayıt atışlarını da yaptık. Silah 2 kez tutukluk yaptı. Ayrıca hiç vuramadım. Ne yaptığımızı görmek için 500m koşmak zorunda kaldım. Neyse ki akşama spor yapılmadı. Millete görev verdiler. Arazide yumruktan büyük taşları yolun kenarına atmamızı söylediler. Arazide dolaşıp durduk. Taşları kenarlara attık. Akşam yemek yedik, ardından koğuşlardaydık.
Bu günün akşamı ayağa kalkamayacak kadar hastaydım. Her şey bir komutanın dünkü gece eğitiminde zencefil – bal karışımının öksürüğe iyi geldiğini söylemesi ve benim de bunu deneme isteğimle başladı. Başkaları için iyi bir çözüm olmuştu ama benim için, ı ıh. Bırak iyileştirmeyi yataklara düştüm bir de.
Neyse, hafta sonu ya, çarşı izni vardı, gittim zencefili de, balı da aldım. Öğlen iki kaşık bala bir kaşık zencefil karıştırıp yedim. Tadı iğrençti ve yakıyordu. Gece uyandım. Ateş basmıştı ve midem bulanıyordu. Baktım olacak gibi değil, koridora çıktım. Tuvalete yetişemeyecektim, bereket köşede cam vardı. Açtım ve oraya kustum. Kustuktan sonra rahatlamıştım. Can dostlarımdan birisi (bkz: can dostu sistemi) revire gitme konusunda ısrar etti, revirciyi de alarak revire gittik. İğne yapalım mı dediler, hap verin dedim. Bunun daha tekrarlamayacağını düşünüyordum ama sonraki birkaç gün yemek yedikten bir iki saat sonra hep kustum.
33. Gün
Durum daha da kötüye gitmeye başladı benim için. Hiç ayağa kalkamıyordum ve midem bulanıyordu. Koğuştaki arkadaşlardan birisi komutana söyledi ve komutanla beraber revire gittik. Serum taktılar ve bir kilo serum yedim. Yarım saatte bitti. Yemek yemeye gittik sonra. İki saat sonra yine kustum. Ayağa kalkamıyordum.
34. Gün
Yine aynı muhabbet, ambulans geldi, bani ambulansa taşıdılar, revirde yine serum yedim. Revirdeki seruma sentetik antibiyotik katmış, sonradan öğrendim. Bu serum yarım litrelikti ama yakıyordu. Bitmesi 3 saat sürdü. Bu beni iyileştirecekmiş. Yine öksürük devam ediyordu ama bulantı vs. geçmişti. Artık yemek de yemeye başladım.
35. Gün
Bugün devlet hastanesinde koşuşturma ile geçti. Üç kişi gittik biz. Sabah (yarım saatten fazla bekledikten sonra) gittik doktorun yanına, o da bronşit teşhisi koydu. Üçümüze de bronşit teşhisi konulmuştu. Öğleden sonra tekrardan geldik. Zar zor bir gün rapor alabildik. Ne revir istirahat veriyordu ne de hastane. KBB’ye gitseydik keşke, oradaki herkese 3-5 gün izin veriyordu.
36. Gün
Bugün kısmen daha iyiydim. Uzun süre (hasta olunca uzun) hastalıkla boğuştuktan sonra ilk defa mesaiye çıkıyordum. Son atışlar olan 200m kayıt atışlarını da yaptık. Silah 2 kez tutukluk yaptı. Ayrıca hiç vuramadım. Ne yaptığımızı görmek için 500m koşmak zorunda kaldım. Neyse ki akşama spor yapılmadı. Millete görev verdiler. Arazide yumruktan büyük taşları yolun kenarına atmamızı söylediler. Arazide dolaşıp durduk. Taşları kenarlara attık. Akşam yemek yedik, ardından koğuşlardaydık.
23 Nisan | Asker Günlüğü #37
Bugün 23 Nisan. Mesai yoktu ama çarşı izni de yoktu. Hafta sonunda ne yapıyorsak benzer tarzda şeyleri yaptık.
- Ben de bu arada valizleri düzelttim.
- Elimdeki kitap, dergi vs. okudum.
- Alayda biraz gezinti yaptım.
- Milletle muhabbet filan yine klasik olarak yaptım.
Acemilikte Son Gün: Alay Temizliği | Asker Günlüğü #38
Evet, artık acemilik bitmişti ve hem kendimizi hem de alayı buna
hazırlamak gerekiyordu. Bizim işimiz kolaydı da bölüğün işleri kolay
değildi. Hem çarşamba günü hem de bugün komple temizlik yaptık.
Neleri temizlemedik ki?
Bunları yaparken ağaç dikme, bakım işleri filan da yapıldı, o iyi oldu ama. Yeşili sev, doğayı koru, ayıyı öp, değil mi? :D
Yorgunluk
Temizle temizle temizle temizle akşama kadar temizlik yaptıktan sonra artık can sıkıntısından gittik koğuşlara dinlenmeye, artık içimizden bir şey yapmak gelmiyor. Sonra çavuş geldi, kaldırımdan çıkan otları yolma işi vardı, babacan bir tavırla bize gaz verdi oraya da gittik. Sıcakta ot yolduk yolabildiğimiz kadar, sonra pert!
Neleri temizlemedik ki?
- Banyo
- Valizlik
- Dolaplar
- Araziler
- Kaldırımlar
- Yemekhane
Bunları yaparken ağaç dikme, bakım işleri filan da yapıldı, o iyi oldu ama. Yeşili sev, doğayı koru, ayıyı öp, değil mi? :D
Yorgunluk
Temizle temizle temizle temizle akşama kadar temizlik yaptıktan sonra artık can sıkıntısından gittik koğuşlara dinlenmeye, artık içimizden bir şey yapmak gelmiyor. Sonra çavuş geldi, kaldırımdan çıkan otları yolma işi vardı, babacan bir tavırla bize gaz verdi oraya da gittik. Sıcakta ot yolduk yolabildiğimiz kadar, sonra pert!
Alaydan Ayrılış | Asker Günlüğü #39
Sabahleyin saat 5:00'da kaldırdılar bizi. Yine valizleri hazırladık, çöpleri topladık ve eşyalarımızı da alarak dışarı çıktık.
İçtima ve Ayrılış
Dışarıda arkadaşlarla fotoğraf filan çekildik, vedalaştık, helallik aldık birbirimizden. İçtimaya geçtik saat 7 gibi. Komutanlar da geldi tek tek konuşma yaptılar, hepsi helallik aldı. Bir kişi yapmadı ama neden yapmadı bilmiyorum. Otobüsler, minibüsler geldi ve tam hatırlamıyorum ama saat 8 - 9 civarlarında alayı terk ettik.
Sonradan öğrendik ki biz giderken albaydan itibaren bütün komutanlar bize el sallamış.
Usta Birliğine Gidiş | Asker Günlüğü #40
Sabah 06:30'da söz konusu usta birliğini yapacağımız şehre gelmiştik.
Vay arkadaş, resmen gelmiştik. Önce otogarda biraz takıldık, sonra
kahvaltı yaptık ve ardından çarşıya gitsek mi gitmesek mi diye
düşünürken riske girmemeye karar verdik. Yol izni 1 gündü ve biz o izni
doldurmuştuk.
Usta Birliğine Gidiş
Saat 08.30'da servis vardı ona bindik ve yola koyulduk. 20dk - 25dk sonra il jandarma komutanlığına gelmiştik. İndik minibüsten. Biz inerken nizamiye nöbetçisi pis pis sırıtıyordu.
Giriş Kaydı
Girdik, bir komutan kaydımızı almaya başladı. Bu esnada iki üç kez birden yüksek sesle acayip bir sesler çıkartıp bizi korkutmaya çalıştı. İşte bunlar hep yeni gelen asker ezikliği, yaa. Çantaları bir aradılar, bir şey bulamadılar. Zaten yakaladıklarında öpecekleri için sıkıntı da yoktu.
RDM Filtresi
Sonrasında bizi RDM'ye (Rehberlik ve Danışma Merkezi) gönderdiler. RDM'ye gidip bir iki form doldurduk. Bunun dışında bir şey yapmadık. Uzun dönemler bize bir yemekhaneden yemek alma işi kitlediler. Onu da başkası yaptı, 20dk sonra geldi. Şimdi dağıtımı bekliyoruz işte.
Usta Birliğine Gidiş
Saat 08.30'da servis vardı ona bindik ve yola koyulduk. 20dk - 25dk sonra il jandarma komutanlığına gelmiştik. İndik minibüsten. Biz inerken nizamiye nöbetçisi pis pis sırıtıyordu.
Giriş Kaydı
Girdik, bir komutan kaydımızı almaya başladı. Bu esnada iki üç kez birden yüksek sesle acayip bir sesler çıkartıp bizi korkutmaya çalıştı. İşte bunlar hep yeni gelen asker ezikliği, yaa. Çantaları bir aradılar, bir şey bulamadılar. Zaten yakaladıklarında öpecekleri için sıkıntı da yoktu.
RDM Filtresi
Sonrasında bizi RDM'ye (Rehberlik ve Danışma Merkezi) gönderdiler. RDM'ye gidip bir iki form doldurduk. Bunun dışında bir şey yapmadık. Uzun dönemler bize bir yemekhaneden yemek alma işi kitlediler. Onu da başkası yaptı, 20dk sonra geldi. Şimdi dağıtımı bekliyoruz işte.
Dağıtım Görüşmeleri | Asker Günlüğü #41
İl jandarmada ilk mesai günümüz. Bugün artık kısa kollu gömleklerin
giyileceğine dair emir verilmiş. Sabah içtimaya kısa kollu jandarma
gömlekleri ile çıktık.
İçtima Lovers
Kısa bir içtimadan sonra acemi birliğindeki konuları bir komutan kısaca
tekrarladı. Bundan sonra dağıtım için görüşmeler yapıldı. Herkes bir
odaya tek tek gidiyordu, sorular soruluyordu işte bilgisayar bilgin
nasıl, yabancı dilin nasıl, şoförlük var mı gibi. Belirsizlikler,
söylentiler havada uçuşuyordu. Şoför olmayanlar için bir haftalık, şoför
olacaklar için de iki haftalık bir eğitim olacağını öğrendik.
Az Mesai
Mesai erken bitti. Ben de çantamı düzelttim. Dolaba filan eşya koyamadığımızdan düzen kurmak sıkıntı oluyordu. Yemek bugün gecikti, biz de aç olduğumuzdan kantindeki pizza poğaçalardan yedik. Bunun üstüne geldiğinde yemek de yedim.
Öğleden sonra bizi nizamiye önüne ot yolmaya gönderdiler. Arkadaş bir ara bana karşıya bak dedi. Kafamı bir kaldırdım, muhteşem fiziği ve güzelliği olan iki kız geçiyordu. Aslında moral bozucu ama değil de. :) Çalışmamızın ödülü de bu olmuştu herhalde.
Az Mesai
Mesai erken bitti. Ben de çantamı düzelttim. Dolaba filan eşya koyamadığımızdan düzen kurmak sıkıntı oluyordu. Yemek bugün gecikti, biz de aç olduğumuzdan kantindeki pizza poğaçalardan yedik. Bunun üstüne geldiğinde yemek de yedim.
Öğleden sonra bizi nizamiye önüne ot yolmaya gönderdiler. Arkadaş bir ara bana karşıya bak dedi. Kafamı bir kaldırdım, muhteşem fiziği ve güzelliği olan iki kız geçiyordu. Aslında moral bozucu ama değil de. :) Çalışmamızın ödülü de bu olmuştu herhalde.
Usta Birliğine Gidiş | Asker Günlüğü #48
Eveeet, ara dönem olarak nitelendirebileceğimiz bu bir/iki haftalık
dönemi de bitirdikten sonra nihayet asıl usta birliklerine
gönderiliyorduk.
Gideceğimiz Günün Sabahı
Bugün sabah her zamanki gibi yatakları düzelttik, kahvaltı yaptık ve içtimaya çıktık. Mıntıka vs. ile biraz oyalandıktan sonra bizi atış sahasına götürdüler. Orada atışları yaptık. Tek atışta 2/3, seri atışta da 3/9 yaptım. Atışlar bitti, boş kovanları toplayıp geri döndük. Döndüğümüzde karakolların arabaları gelmişti. Benim gideceğim karakolun arabası sonradan geldi. Öğle yemeğini yedikten sonra biraz bekledik. Komutan önce kantinle ilgili birkaç iş vardı, onları halletti. O işi hallettikten sonra il jandarmaya geri döndük ve araç komutanı olan baş çavuşu beklemeye başladık.
Usta Birliğine Gidiş
Komutan yarım saat sonra geldi ve nihayet yola koyulduk. Arabaları geçtik, caddeleri geçtik, git git bitmiyor. Bir süre sonra yollar daralmaya başladı. Artık yokuş çıkmaktan ziyade uçak gibi yükselmeye başlamıştık. Yollar çift yönlüydü ve kenarlarında bariyer filan da yoktu. Yan taraflar artık uçurum olmaya başlamıştı iyice.
Usta Birliği İlk Gün ve Ertesi Gün
Hatırı sayılır bir yolu gittikten sonra nihayet geldik. Ben çantaları karakolun köşesine bıraktım, hemen kantin malzemelerinin taşınmasına yardım etmeye başladım. Sonra koğuşa çıktık, tanışma ve yerleşme faslı başladı.
Bölük Komutanın Yanına Gidiş
İş bittikten sonra çantaları valizliğe bırakayım dedim ama koğuştakiler önce bölük komutanını görmem gerektiğini söylediler. Gittim odasına, hoş geldin, hayırlı olsun faslından sonra kaydımı yaptı.
Salağa Yatış
Bir uzman bilgisayar bilgimi sordu, bilmeme rağmen bilmiyorum dedim. Sonra santral yapabilir misin, o kadar da kapasiten vardır herhalde dedi. İçimden "tabi la" derken yaparım dedim.
Aile Araması
Uzman ailemi arayıp aramadığımı sordu, ben de aramadığımı söyledim. Telefonun var mı dedi? Yok dedim ki hakikaten yoktu. Telefonunu verdi, böylece aradım geldiğimi haber verdim.
Ne oluyor oğluuum!!!
Gelir gelmez akşamına santral görevine başlattılar, ayrıca nöbet de yazdılar. Bir sürü şey gösterdiler. Benden önceki santralin gitmesine iki gün vardı, bu yüzden o gece sadece 3-6 nöbetini tuttum. İlk üç saatlik nöbetim çok sıkıcıydı. Kahvaltı yaptım, kendi mıntıkamı temizledim ve yattım. Saat 8’e geliyordu yattığımda, kalktığımda saat 11 civarlarındaydı.
Santralden Şutlanma | Asker Günlüğü #53
Acemilikten arkadaş dün geldi, bugün ikimiz de santralcilik yapıyorduk.
Sonra sabahına öğrendim ki ben beceremediğim için benim yerime yeni
gelen arkadaşı koymuşlar santrale.
Şutlanış
Şutlanmak iyi bir şey değil elbette ama santralden çıkmış olmak genel olarak (bana özel değil) için iyi bir haberdi. Gereksiz iş yükünden başka bir şey değildi, en azından bulunduğum yerde.
İlk Ustalık Çarşısı
Akşam 21:00 – 00:00 ve 03:00 – 06:00 nöbetlerini tuttum. Yattım. Bugün çarşı olduğundan dolayı 11:30’da kalktık ve çarşıya çıkmak için hazırlandık. Çarşı için bir kağıdın önüne çarşıya çıkış saati ve imza attık. Arkasında da bir tebliğ tebellüğ belgesi olan bir belgeye imza attıktan sonra çarşıya çıktık. Çarşıda hiçbir şey yoktu. Bizim arkadaş ile biraz gezdik, az bir şey internette takıldık ve biraz da alışveriş yaptıktan sonra karakola geri döndük. 17:00 da çarşı bitiyordu ve bir buçuk saat sonra da tekrardan mesai başlıyordu.
Şutlanış
Şutlanmak iyi bir şey değil elbette ama santralden çıkmış olmak genel olarak (bana özel değil) için iyi bir haberdi. Gereksiz iş yükünden başka bir şey değildi, en azından bulunduğum yerde.
İlk Ustalık Çarşısı
Akşam 21:00 – 00:00 ve 03:00 – 06:00 nöbetlerini tuttum. Yattım. Bugün çarşı olduğundan dolayı 11:30’da kalktık ve çarşıya çıkmak için hazırlandık. Çarşı için bir kağıdın önüne çarşıya çıkış saati ve imza attık. Arkasında da bir tebliğ tebellüğ belgesi olan bir belgeye imza attıktan sonra çarşıya çıktık. Çarşıda hiçbir şey yoktu. Bizim arkadaş ile biraz gezdik, az bir şey internette takıldık ve biraz da alışveriş yaptıktan sonra karakola geri döndük. 17:00 da çarşı bitiyordu ve bir buçuk saat sonra da tekrardan mesai başlıyordu.
Ceza Evi Araması | Asker Günlüğü #83
Sabah zor zar kalktıktan sonra mıntıka vs. yaptım. Komutan içtima aldı. 4
kişiydik. Mıntıkalarımızın yerlerini sordu bize komutan. Bir kişiye de
ağzını yamultarak konuştuğu için kızdı. Sonra dış mıntıkaları yapmak
için dağıldık ama ben kendi mıntıkamı tamamlayamadığımdan dolayı ona
devam ettim. Ardından 9 - 12 nöbetine gittim. Nöbetten döndüm, yemek
yedik.
Arama var!
Saat 14:30 civarlarında bizi topladılar ve ceza evinde aramaya gideceğimizi söylediler. Gelebilecek askerlerin hepsi, bir uzman 2 ast subay gittik ceza evine.
Savcılık İzni
Gittik ama savcılık iznini de beklemek gerekiyormuş. Bir yarim saat civarı da onu bekledik. Nihayet vakit geldi. Üstümüzdeki kemerdir, eşyadır her şeyi çıkardık. Cezaevinin girişinde birbirimizin üstünü aradık ve sonra komutanlar eşliğinde koğuşlara yöneldik.
Arama başladı.
İlk girdiğimiz koğuş küçüktü. Yetmişlerden kalma yatak çarşafları, dolaplar vardi. Koğuşun sık sık temizlendiğini duymuştum ama ortam yine de pismiş gibi bir izlenim bırakıyordu. Avludan başlayıp gittiğim yerleri didik didik aramaya basladım. Gerçi bir süre sonra komutanlar acele ettirmeye başladılar, bu yüzden çok detaylı bir arama yapamadık.
Bir koğuşa daha girdik, o ilk koğuşa göre biraz daha büyüktü. Onda da mahkumun biri bir şeyler mi saklamış ne olmuşsa bir hareket oldu ama yine bir şey bulamadık. Gruplar halinde bu şekilde koğuşları aramaya devam ettik.
İğne gibi...
Girdiğimiz en son koğuşa bizden önce bölük komutanı girmişti. O da bize çok detaya girmeyin dedi. Neyse yine ben her şeyi karıştırıyorum. Yatakların birini ararken elime iğne battı. Ben şırınga mıdır değil midir komutana söyleyeyim derken komutan acele ettirmeye devam etti ve o da olan oldu. Elim kanamaya başladığından tek elle arama yapıyordum ama mahkumlardan biri o elimle arama yapıp yapmadığımı sordu. Yok dedim. Neyse, oradaki işimizi de bitirdik, ceza evinden Çıktık. Ceza evinden uzaklaşayım dedikçe daha da içine giriyordum.
Nöbetçiler!
Neyse bölük komutanı nöbetçileri sordu. Nöbetçiler de benim de bulunduğum bir kaç kişi vardı. Bizlere kalmamızı söyledi. Biz de kaldık. Gün böyle geçti işte.
Arama var!
Saat 14:30 civarlarında bizi topladılar ve ceza evinde aramaya gideceğimizi söylediler. Gelebilecek askerlerin hepsi, bir uzman 2 ast subay gittik ceza evine.
Savcılık İzni
Gittik ama savcılık iznini de beklemek gerekiyormuş. Bir yarim saat civarı da onu bekledik. Nihayet vakit geldi. Üstümüzdeki kemerdir, eşyadır her şeyi çıkardık. Cezaevinin girişinde birbirimizin üstünü aradık ve sonra komutanlar eşliğinde koğuşlara yöneldik.
Arama başladı.
İlk girdiğimiz koğuş küçüktü. Yetmişlerden kalma yatak çarşafları, dolaplar vardi. Koğuşun sık sık temizlendiğini duymuştum ama ortam yine de pismiş gibi bir izlenim bırakıyordu. Avludan başlayıp gittiğim yerleri didik didik aramaya basladım. Gerçi bir süre sonra komutanlar acele ettirmeye başladılar, bu yüzden çok detaylı bir arama yapamadık.
Bir koğuşa daha girdik, o ilk koğuşa göre biraz daha büyüktü. Onda da mahkumun biri bir şeyler mi saklamış ne olmuşsa bir hareket oldu ama yine bir şey bulamadık. Gruplar halinde bu şekilde koğuşları aramaya devam ettik.
İğne gibi...
Girdiğimiz en son koğuşa bizden önce bölük komutanı girmişti. O da bize çok detaya girmeyin dedi. Neyse yine ben her şeyi karıştırıyorum. Yatakların birini ararken elime iğne battı. Ben şırınga mıdır değil midir komutana söyleyeyim derken komutan acele ettirmeye devam etti ve o da olan oldu. Elim kanamaya başladığından tek elle arama yapıyordum ama mahkumlardan biri o elimle arama yapıp yapmadığımı sordu. Yok dedim. Neyse, oradaki işimizi de bitirdik, ceza evinden Çıktık. Ceza evinden uzaklaşayım dedikçe daha da içine giriyordum.
Nöbetçiler!
Neyse bölük komutanı nöbetçileri sordu. Nöbetçiler de benim de bulunduğum bir kaç kişi vardı. Bizlere kalmamızı söyledi. Biz de kaldık. Gün böyle geçti işte.
Denetim & Arama | Asker Günlüğü #126
Sabah 03:00’da nöbet için uyandırdılar. Hazırlandık ve ardından nöbete geçtik. Nöbeti bitirip mıntıkaları yaptık ve ardından içtimaya çıktık. İçtimada biraz eski konuların (yüksek tutuş, muayene tutuşu vs.) uygulamalı tekrarını yaptık ve dağıldık.
Albay mı???
Günün herkes için önem arz eden olayı albayın habersiz bir şekilde denetime gelmesiydi. Biz gececi olduğumuzdan dolayı bunun olası etkilerini yaşamadık.
Kayıp Olayı
Günün herkes için önem arz eden olayı albayın habersiz bir şekilde denetime gelmesiydi. Biz gececi olduğumuzdan dolayı bunun olası etkilerini yaşamadık.
Kayıp Olayı
Bugün ayrıca iki
tane de kayıp olayı oldu. İlk kayıp olayına gitmemiştim ama ikincisine
gittim. Köyün birinde bir kişinin akıl hastası çocuğu dağa kaçmış, onu
bulabilmek için jandarmayı da çağırmışlardı. Arayacağımız yer de çok
sıkıntılı bir yerdi. Dik yokuşları vardı, hadi bunu geçtim, ortamda bir
bitki örtüsü vardı ki yaprakları hep dikenli, başka da bir şey yok. Aman
gözümüze gelmesin, aman kolumuzu çizmesin diyorduk ama yok. İşte bu
tarz bir yere tırmandık. Biz iki gruba ayrılıp aramaya başladık. Taa
tepesine kadar çıktık ama bir şey bulamadık.
Tepede buluştuktan sonra geri inmeye başladık. Diğer grup rahattı silah milah yok rahat rahat indiler ama biz hem silahlı hem de inmeye çalışıyoruz, sıkıntılı oldu. Giderken yolu bulmak kolaydı ama dönerken nereden gideceğimiz hiçbir şekilde anlaşılmıyordu. Körlemesine indik. Bir de bir yokuş vardı onu da çıktık. Bir kere netice üstü düştüm. Neyse nihayet arabanın yanına gelebildik. Geldiğimizde ellerimiz delik deşik olmuştu. Bir de o bulabildiğimiz yollardan bir kişi anca geçebiliyordu. Allah muhafaza bir kişi kaysa, bowling topu etkisi yapacaktı.
Biraz daha aradık, netice alamayınca karakola geri döndük. Duruma göre yine gidilebilirdi ama. Ben gelir gelmez yemeğimi yedim, hazırlandım nöbete geçtim. Gün böyle bitti.
Şunu da anladım ki olaylar riskli olsa da iyi şafak attırıyor beyler. Ayrıca canınız da sıkılmıyor.
Tepede buluştuktan sonra geri inmeye başladık. Diğer grup rahattı silah milah yok rahat rahat indiler ama biz hem silahlı hem de inmeye çalışıyoruz, sıkıntılı oldu. Giderken yolu bulmak kolaydı ama dönerken nereden gideceğimiz hiçbir şekilde anlaşılmıyordu. Körlemesine indik. Bir de bir yokuş vardı onu da çıktık. Bir kere netice üstü düştüm. Neyse nihayet arabanın yanına gelebildik. Geldiğimizde ellerimiz delik deşik olmuştu. Bir de o bulabildiğimiz yollardan bir kişi anca geçebiliyordu. Allah muhafaza bir kişi kaysa, bowling topu etkisi yapacaktı.
Biraz daha aradık, netice alamayınca karakola geri döndük. Duruma göre yine gidilebilirdi ama. Ben gelir gelmez yemeğimi yedim, hazırlandım nöbete geçtim. Gün böyle bitti.
Şunu da anladım ki olaylar riskli olsa da iyi şafak attırıyor beyler. Ayrıca canınız da sıkılmıyor.
Gece Olayı | Asker Günlüğü #128
Gececi olduğumuz zaman denk geldiğimiz bir olaydı. Saat 00:30
civarlarında komutan benim de içinde olduğum iki kişiyi aldı ve hızla
olay yerine gittik.
Kep?
Benim için işin kötü tarafı şuydu: kepi unutmuştum. Aklımda kep, gidiyoruz. Neyse geldik olay yerine, komutan soruyor, biz dikiliyoruz öyle geçiyor olay.
Olay?
Aile içi anlaşmazlık varmış ve olay tehdit ve darpa kadar gitmiş, jandarmayı çağırmışlar.
Biz de aldık gerekli kişileri getirdik karakola, komutan ifadelerini aldı, bir kaç şey daha yaptı ve sonra geri bıraktı. Ben de nöbete gittim bu olay bitince. Sonra sabah günü bitirdik ve yattım.
Kep?
Benim için işin kötü tarafı şuydu: kepi unutmuştum. Aklımda kep, gidiyoruz. Neyse geldik olay yerine, komutan soruyor, biz dikiliyoruz öyle geçiyor olay.
Olay?
Aile içi anlaşmazlık varmış ve olay tehdit ve darpa kadar gitmiş, jandarmayı çağırmışlar.
Biz de aldık gerekli kişileri getirdik karakola, komutan ifadelerini aldı, bir kaç şey daha yaptı ve sonra geri bıraktı. Ben de nöbete gittim bu olay bitince. Sonra sabah günü bitirdik ve yattım.
Bomba Yüklü Araç | Asker Günlüğü #131
Pazar günü, gündüzcülerin çarşısı var. Onlar nöbetini tutmuş, işlerini
yapmış geceden, gececiler de onlar çarşıya çıkabilsin diye gündüze
geçti. Mıntıkayı iki kişi yapıyorduk, kalktığımda diğer arkadaş
mıntıkayı halletmişti neyse ki.
Ve çarşılar iptal!
09:00 - 12:00 nöbetine gittik ve nöbeti tutup döndük. Öğle yemeğini yedikten sonra haberleri almaya başladık: Şehir merkezinde bomba yüklü bir araç varmış ve haberi aldığımız anda bütün çarşılar kitlendi, herkesi geri çağırdılar. Ardından izinler de kitlendi, izinde kim varsa hemen geri dönecekti, komutanlar da dahil.
Yatak İşi
Bu arada karakolda da milletin yattığı yataklar yeniden düzenleniyordu. En sevmediğim adam, çavuş, beni yine sevmediğim bir adamın yanına yazmış, söyleyince de artistlik yapıyor. Kendini bir şey zanneden insanlarla uğraşıyorduk işte böyle.
İyi Haber
15:00 - 18:00 nöbetini de tuttuktan sonra geri döndük. Dönerken bomba yüklü arabanın bulunup etkisiz hale getirildiği haberini de aldık. İzin iptali iptal edilmişti ama olan gündüzcülerin çarşısına oldu. Bir ara da beni cezaevi çavuşu filan yapma muhabbetleri geçiyordu da, hiç uğraşamazdım çavuşlukla. Olmadı da neyse ki.
Saat de geç olmaya başlamıştı, uykum da iyice geliyordu bu yüzden yattım.
Ve çarşılar iptal!
09:00 - 12:00 nöbetine gittik ve nöbeti tutup döndük. Öğle yemeğini yedikten sonra haberleri almaya başladık: Şehir merkezinde bomba yüklü bir araç varmış ve haberi aldığımız anda bütün çarşılar kitlendi, herkesi geri çağırdılar. Ardından izinler de kitlendi, izinde kim varsa hemen geri dönecekti, komutanlar da dahil.
Yatak İşi
Bu arada karakolda da milletin yattığı yataklar yeniden düzenleniyordu. En sevmediğim adam, çavuş, beni yine sevmediğim bir adamın yanına yazmış, söyleyince de artistlik yapıyor. Kendini bir şey zanneden insanlarla uğraşıyorduk işte böyle.
İyi Haber
15:00 - 18:00 nöbetini de tuttuktan sonra geri döndük. Dönerken bomba yüklü arabanın bulunup etkisiz hale getirildiği haberini de aldık. İzin iptali iptal edilmişti ama olan gündüzcülerin çarşısına oldu. Bir ara da beni cezaevi çavuşu filan yapma muhabbetleri geçiyordu da, hiç uğraşamazdım çavuşlukla. Olmadı da neyse ki.
Saat de geç olmaya başlamıştı, uykum da iyice geliyordu bu yüzden yattım.
Paraşüt Görevi | Asker Günlüğü #133
Gidiyoruz.
Hazırlıklar filan yapıldı, çıktık yola. Bir kaç ekip gidiyoruz, açmışız tepe lambalarını da şıpıdık şıpıdık gidiyoruz. Şunu itiraf etmeliyim ki, böyle araçlar ardı ardına tepe lambaları açık şekilde gidince acayip gaza getirebilen bir görüntü oluşturuyordu. Sanki dünyayı kurtaracakmışız gibi gidiyorduk. Yakın dediler, 50 dakikada ancak varabildik. Bir de yokuş tırmandık, aman aman. Bizim bindiğimiz araba 4x4 bir arabaydı ama dört dörtlük değildi. Aşağıdaki gibi bir arabaydı ve biz de arabanın arkasındaydık.
Geri Dönüş
Yokuşlarda eğer ki sıkı tutunmazsanız arabanın içinde, içinde bir tane çamaşır olan çamaşır makinesinde olduğu gibi dönme ihtimaliniz vardı. Neyse geldik. Yukarıdan güzel bir manzara vardı. Biz şerit filan çektik, komutan bizi belirli noktalara dikti ve 5 - 6 saat güneşin altında bekledik. Tam her şey bitmişti ki geç gelen bir grup da atlamak istedi, onları da bekledik. Geri dönerken de yine arabanın arkasındaydık ve karakola geldiğimizde midem bulanıyordu.
Geldikten sonra, çok geçmemişti, karakola malzeme geldi ve onları taşıdık. Komutandan izin alıp yarım saat erken istirahate geçtik. Sıcak suyla bir banyo yaptım. Gün de böyle geçti.
Yorumlar
Yorum Gönder